23 Ağustos 2012 Perşembe

SANA BİR DÜŞÜŞ BORÇLUYUM!




Hangi evresinde acıtırdı aşk, daha fazla...

Mutluluk uzak bir misafirken daha, sancılarını bize armağan ederek mi başlar bütün sevdalar.Toprak bile duyumsanan o büyük hisler karşısında çatırdamaz mı.Bütün masallar bizi avutmak için miydi yoksa.

Mutlu son var mıdır?
Var mıydı...

Sözler mi yakar daha çok yoksa düştüğümüz ateş mi.
"Her güzel şey gibi bu da kısa gördü " cümlesine neden parmak uçlarımızla tutunmak zorundayız.

Neden anlamaz insan ve neden iş işten geçtikten hemen sonra anlamaya başlar.Akıl tutulması?

Hikayelerin içini dolduran onlarca hatırayı, giden neden hatırlamaz?

Aksine kalan,
niye anıların içinden bir süre sağ çıkamaz.

Çıkılan bütün yolculukların bir kalanı olmak zorunda mı?
Gözleri ıslananı.
El sallayanı.

Aşk kayıp gittikten sonra avuçlarımızdan, dahada mı büyüyor yoksa içimizde.

Bittiğinde, yittiğinde o ilk heyecan, ilk özlemlerden çok çok sonraları
yani...

Hala seviyor kalabilir mi insan.

Yeni bir sayfa açmak istediğinde bir diğeri, kalan ne hissediyor peki.

Bir başka dünyada görüşmek, mümkün mü?
Evlensek, çocuğumuz olsa ama kırık aşk hikayemizi kapanmayan yaramızın sahibini ölene dek unutmadan içimize gömerek ölsek....

Mümkün mü?

Acı damarlarımıza yavaş yavaş sızan kaybetme hissi mi?

Tazminat olarak birlikte yaşanan anıların yarısını istesek...

Silgi.

Silerken bir taraf diğerini, kalpten geçenlere yetebilir mi?

Beklemek.

Soğuk gecelerde, yalnız yaz akşamlarında, uçsuz bucaksız sahil kıyılarında, adını bile bilmediğimiz şehirlerde beklemek...

Arar mı diye telefonu hiç bırakmamak.
Belki bir şeyler yapar, yazar diye ekran başında sabahlamak.

Kadehler.

Dindirebilir mi?

Dozunu artıran ,şiddetini koyulaştıran bütün sancılar ne için peki.

Unutmak.

Olabilir mi.

Günler,dakikalar,aylar
Yıllar dolu dolu izler taşırken.

Silbaştan.

Bir daha?

Kimsenin gidene benzemeyeceği kadar 'net' salt gerçeğe rağmen.

İnsan yeniden sevebilir mi.

Düştüğü, gömüldüğü mezardan bir daha.

Çıkabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder