29 Ağustos 2012 Çarşamba

Herkes beni unutsa da, lütfen seni beni hatıralarda bırakma...

Hava buz gibi.
Sonbahar mı geldi.

Yoksa aşkla özlemekle hayatla mı tükettik o minik düşleri.

Hangi mevsimleri geride bıraktık kavuşmak için peki.Zaman mı durdu yoksa biz mi kaldık geçmişte.

Oysa çocukluğumdan çıkıp geldin seneler sonra dün.

Merhaba.
Ben geldim.

Ben durdum sustum büyüttüm içimi.
Ben burdaydım ya sen.

Sen yoktun.
Sen yokken ben onarılmaz yaralar açtım başıma.

sahi nerdeydin.
Gittiğinden beri neden dönmedin.

Neden ben bunca yıl.
Seni unutarak ömrümü geçirdim.

Avuç içlerine kapamıştım sen giderken çocukluğunu oysa.Açmadın değil mi.Bozulmadı rüya.

Yapayalnız kemiklere dek işleyen acımın hatrına soruyorum.Gözlerin hala öyle dolu dolu buğulu mu.
Çok üzmediler inşallah.

Ama büyüyeceksin diye uğurladım seni.

Zor geliyor belki de bu yüzden peronlarda gidenlerin ardından el sallamalarım.

Gülüşünü anımsadım şimdi.Kirpiklerini.Saçlarının coğrafyasını.


Şimdi sus.

Beni bana hatırlattığın için.

Ama gülümseyişini son gördüğümden beri.Nasılsın.

Susma.

Sana ait.
Bütün sessizliğim.

Güzel yüzünü ,o küçük sokakta tenisi icat ettiğimizi, elinde tuttuğun raketi,sağa sola koşmanı yeni günde neler yapacağız bugün konuşmalarımızı yada hiç bir şeyi hatırlıyorum.

Uzun zaman oldu.

Hatıralar sepya.Rüzgarlar yabancı.Dünyanın merkezi o küçük balkona çıkmandı.Ben belki de ondan gidemiyorum tam karşısından.

Dur bitmedi.

Boğazım düğümlendi.Tekrar.

Şimdi gitme çok uzun zaman sonra gelişini anlamaya başlarken.

Şimdi kal.

Belki çok uzun sustum sana.Sormak istediklerim kalmıştı.Dur.Sandıktan çıkaracağım.

Gülümseyişinde dudağının kenarında hala iz oluyor mu mesela.

O iz duruyor mu.Sen çok üzdüler mi.Uyurken.Yastığı öpüyor mu saçların.ya gözlerin.gözlerin dolu dolu ve buğulu mu hala.

Soracağım o kadar çok şeyin hatrına sus.

Uzağında o kadar sus var ki,

Şimdi zaman.
Dursun dilersen.

Ben mi?
Senden uzaktayken masallar büyüttüm işte.Mutsuz sonla bittiler.O kadar.

Ağladın mı hiç.
Gözyaşların acıdı mı.

Kıyamam.

Dur.Söyleme.Konuşacağımıza sakla.

Ağlaman hep uçurumdu ama.
Ben seni unutmadım işte anlıyor musun?

Olur da kader işte, hiç olmasa da ve
Herkes beni unutsa da, lütfen, seni beni hatıralarda bırakma...

bir merhaba borcun olsa da, alacaklıyım hatıralarından..

Biraz alışmıştım.
Yokluğuna.

Aslında biraz, onlarca yıl.

Dost sohbetlerimde hiç yoktun.Olmadın.Mesela kafayı bazen buna takıp kadeh tokuşturdum.

Herkesin keyfi gıcırdı.Herkesin tuzu kuruydu.Barmenlerin bile.

Bir tek noksan bendim masada.Mışıl mışıl Uyuduğunu, uyandığında üşüdüğünü düşündüm sonra, geceler boyu.

Aslında senelerce.

Çok ağladım.Çok kırıldım.Çok özledim.Bir kaç sene.

Aslında bir ömürce.

Sesini duyamadım.Yüzünü göremedim.Büyüdüğünde nasıl biri olduğunu nasıl nefes aldığını..

Bilemedim.

Aslında ben çocukluğumu özledim diye dolanıp durdum.Özlemedim.Ben senin dahil olduğun bütün hatıraları özledim.

Soranlar vardı.Selam yolla diyenler.Tek taraflı kabul ettim.Ama hiç yollayamadım.
Geçen gece sana mesaj attım sesinden uzak bir hayat geçti diye.Uyumalısın dedin.

Uyudum.
Kalktığımda aynaya çarptım bütün öfkemi.Yalnızlık doldurdum ciğerlerime.

Serçeleri seyrettim.Film izledim.Terk edildim.
Hiç bilmediğim yollara kırdım direksiyonu.

Çıkmaz sokaklarda kayboldum.

Her şeyi hatırladım.
Her şeyi gömmüşken.

İhtimal yoktu.Bir gün karşıma çıkmana.
Çıkmadın.

Yokluğunda çok biriktim.
Sakal bıraktım.Spor yaptım.Yüzdüm.Ağladım.Gözyaşlarımı aldırdım.
Hayalleri kırdım.
Kırdıklarımı hayal ettim.

Ama yara bir kez dikiş almışsa, kapanmıyormuş anladım.
Kapansa da iz.

İzlerini takip ettim.Senelerce seni aradım.
Büyümekten gelmedin.

Ben yaşlandım.

Kendimi kendime ifade edemedim.Durdum.Dondum.
Çok şarkılar dinledim.

Çok şeyler yazdım.
Çok film izledim.

Ama seni.

hatıralarımdan alamadım.

sokağı terk ettiğin o güne çok boşluk.
Çok sızı.

Kaldırımlar değişti, bizim apartman yenilendi,dış cepheye maviye boyandı bahçesine çit çekildi demirden.

Milli piyangodan on senelerce hiç bir şey çıkmadı.
Askerliğimi komando olarak yaptım.Şans ölmedim.Ama yanıma çok kişi öldü.


Gülüşünden sonrası intihardı küçüktün.

bir merhaba borcun olsa da, alacaklıyım hatıralarından, unutma.

Peki,Sen mi yoksa ben mi yoksa bizmi orada kaldık o dar sokakta yoksa orada mı tükendi mevsimler yoksa çocukluğunu avuçlarına kapatıp uğurladım diye mi anımsadım yanlışlıkla.

Açtığında avuç içini büyüyecektin, ama her karşılaşma her dem aynı..aynı tarihe gömüyor sanki bizi..

Gittiğin günden bir türlü gelemedim.

Ben kaldım.

Peki bir gün,

sen dönecek misin?

26 Ağustos 2012 Pazar

"Böyle bir yer feysbuk,atomu parçalamanıza gerek yok."




Feysbuk kavram karmaşalarını beraberinde getiren bir yer oldu.Noter huzurunda olmaması tek dezavantajı.

Aslında feysbuk üzerine çok şey söyledik.Ama alan olmadı.Üzerine basıldığı zaman hırlayan bir toplum olduğumuzu sosyal medyada bir kez daha
görmüş olduk efendim.

Sırf edebiyat değil ilgi çekici analizler oluyor bu sahanın içinde...

Feysbuk gururla sunar...

*ben de ıstıorum bu fotodan ..cok guzel cııkmısız sebooo

*"cok tatlı cıkmıssın yavrum ama herkes kazakla dolasıo sen ıncecık seyle gez hasta ol _annen_"

alayına gideriz...!!! fuck you israil , fuck you abd , fuck you england, fuck you france alayınıza fuck you lan ..!! çarşı avrupayada karşı!! ya müslümana küfür yakışmıyo biliyom ama:)

*fotograf:kurbaga bir elinde çürük bir muz tutmaktadır, arkadaşıda sulanan bir ifadeyle muza bakar.
beko says: üzülme minik kurbaga senin de birgün çürük olmayan muzun olucak :)heee bir de muzuna sulanmayan gerçek bir dostu

*saçını kestiren bir arkadaşı hakkında;"kuzucuuuuuuukk çok tarz olmuşuuuuuz=)))özledim sarı piçimi:)"

* oyyyyy ne güzel çıkmışsın öle nereye bakıyon bakalım bankacı,neyse umarım iisindir resim güzel ama iş esnasıda galiba çekilmiş k.i.b grşrz...

*sürekli bilimle uğraşmaktan kafayı kırmış bir arkadaşın yorumu;

emre er 11:46pm on february 6th, 2008
resmin harika seda...
potasyumhidroksit gibi enerji dolu bir bakışın var:)
seda er 12:30am on february 7th, 2008
tskr emre potasyumhidroksit hakkında pek bişey bilmiorum ama ii bişi sölediğini umuyorum hehe :p

*kızımız bir albüm oluşturmuş, sevgilisiyle bir gün boyunca gezmiş, tozmuş ve güzel güzel fotoğraflarını çekmişler gezerlerken. albümde 32 fotoğraf var, 31 tanesinde yorum yok, en sonuncusunda ise yorum şöyle:

hasan wrote
at 5:15pm on november 9th, 2008
kankaaaaaa, kasımda ankara nın amına koymuşsunuz valla.

baktım, hasan, kızın arkadaşı. merak ediyorum, acaba kızın sevgilisinin de arkadaşı mı diye. değilse, kızın sevgilisi, hasan ın amına kor heralde.
not:kızın albümünün adı da novembermış.

*tuğçe zart zurt isimli kızımız, komşumuzun 17 yaşındaki taze ergen oğlunun-sevgilisi oluyormuş tuğçe'nin- duvarına şöyle yazar;

"yemek sendin aşkım"
ergen komşu oğlu: salcalı makarna sendin aşkım(kalp)
tuğçe: yoğurtlu salçalı makarna sendin aşkım(kalp)(kalp)

*güzel bir abimizden
değerli bir hacı abimizin tesbihli seccadeli fotoğrafına geliyor.
+ kıbleyi eskiteceksin amcaoğlu.

*yorum değildir ancak acayip bir duyurudur, yorum bunun üzerine gelir.
" lost 4. sezon full 10 tl" insan şöyle bir yorum yapar kendince "neden, orijinal mi bunlar? 10 tl verelim."

*resme yorum
+nice pic ( picture )
+bana piç diyemezsin sana hiç yakıştıramadım

*videoda bir sütyenin finite element ile yapılan analizi yer almaktadır. yorum olarak da "finite'cılar..alın hadi bakalım yapın analizi" yazar.
başka bir arkadaşın yaran yorumu;
"tek elle çözerim"

*bir arkadaşımın wall kısmında gördüm.
-aldığımız ahları ne mi yapıyoruz? biriktiriyoruz ahahahaha olarak kullanıyoruz! ;)

*bebeğiyle fotoğrafını koyan lise öğretmenimin fotoğrafının altına yapılan yorum:
- aa, ahmet mi bu? maşallah pek tatlı.
yanıt:
- yok fotomontaj bu. tanımıyorum fotoğraftaki çocuğu.

......................


sonra biraz edebiyat parçalanır:

"Sevdiğiniz adamdan bir adım beklemeniz çok saçma, bi' kere odunlar yürüyemez."

Emre Memişoğlu:Her insanın ikinci bir şansı vardır.
Ama bu, ''götünü bir kez daha kaldıracağım'' anlamına gelmez..

Nurullah Aslan:Al şu anteni götüne sok.Belki beni çekersin...

Ebrar Yasemin Kurt:Benim piç olmuş hayallerim var.Çünkü kurduğum adam şerefsizin tekiydi.

Emre Balcı:Düşünsene bir yaprağı daha olsaydı papatyanın,
Hiçbir engel yoktu,beni sevmene...(Yahu bu yazıyı bir yerlerden hatırlıyorum)

Yuja Dab :Kalbine girmekten korkuyorum.Çünkü,Mısır piramitleri gibi götlük yapıyorsun,içinden çıkamayacağım diye korkuyorum.

Tekin Kale:Bütün fahişelerin dudaklarını öpsem de;Nefesin kadar tatmin etmez beni, bilirim..Ne kadar kaliteli oruspu olduğunu sen düşün artık..

Kadir Aydın:Aldatan sevgilinin arkasından da kötü konuşmayalım, küfür de etmeyelim. Hatta övelim onu. Oldu amına koyayım.

Durmuş keşoğlu:bin arı 1000 cicekten bal verse senin kadar tatlı olamaz

Özge Çelik:Arada bir çok sıcak oluyor buralar, kim bilir yine neye gülüyorsun..

Feryadi Alandağ:Ben kimsenin kaprisini çekemem donu falan
gözükür olmaz yani

Bilge Kitiş:Tek istediğim 'gel buraya salak' diye gülümseyerek sımsıkı sarılması..

Smyra Ylmaz:İçinde orospuluk olanın, Sadece pozisyonunu değiştirebilirsin..

Cem Donuk:Yeter şu üç kuruşluk önyargılarınızdan çektiğimiz. Çok mu bi boka yarıyo o amına koyduğum kibiriniz !

Gökhan Aksu:Sana gitme demiyorum. Ama gidersen, yol haritanı sikerim!...

.................

Gell edebiyata gelll!

İşte edebiyat!

gerçek edebiyat!

Edebiyat budur abi!

Biz edebiyat yapıyoruz simit satmıyoruz!

İlk okuduğumuz kitap küçük prensti.Ondan sonra okumayı bıraktık yazacak çok şeyimiz var!Çünkü gerçek edebiyatseveriz!

bu bir edebiyat sayfasıdır! Baştan anlaşalım yoksa engelleriz!

Eleştirin bizi yok vazgeçtik yapmayın.Bizi eleştirmeyen hayat zaten yeterince eleştiriyor!

Altta kalmayız biz edebiyatçıyız!

Sen like tuşunu kullanan bir zavallısın tamam mı kabul mu? Yazıyı koyunca like'ye basacan o kadar,sizin göreviniz bu!

sayfa büyütmüyoruz bebek büyütüyoruz!

ünlü ünsüz harflere dikkat edin! yoksa ışınlarız karanlığa sizi!

Bu sayfada cemal süreya,edip cansever,turgur uyar,nazım hikmet paylaşmak kesinlikle yasaktır! edebiyatı biz yaparız gerek yok onlara!

recm cezası veririz toplu taşlarız hem cemaatimiz kalabalık,koyun sürüsü gibiler atıl kurt dedik mi atılırlar ayağınızı denk alın!

Lütfen üst üste 2 den fazla paylaşım yapmayınız.Üç olur dört olur ama ne olur iki olmasın!

.........................

Bir de Zuckerberg'in bakış açısı var...

Zuckerberg bizim bağımlısı olduğumuz için bu kafayı anlamaya çalışmış bir şeyler demiş;

yani O da sıkıntıyı fark etmiş.

Buyrun.
Siz saygı değer feysbuk kullanıcıları için satırbaşları;

-Yarın "nerede o eski bayramlar" yazan arkadaşların hesaplarını süresiz kapatacağız.

-Zaman tünelinden çıkmak için harcadığınız zaman da ders çalışsaydınız üniversiteyi kazanıp şuan arkadaşlarınızla 2+1 bekar evine çıkmıştınız.

-Ulan facebook sayesinde google resimler'de adınızı arattığınız zaman resminiz çıkıyor babanız yaptı mı böyle kıyak?

-Zaman tüneli sayesinde günde en az 3000 beddua alıyorum yatacak yerim var villa'da yaşıyorum.

-Şu sohbetteki 'görüldü' olayını ibnelik olsun diye yaptım.

-Nargile neymiş facebook'u açtıktan sonra öğrendim.

-Benim yaptığım tüneli beğenmiyorsanız tayyip erdoğan "bolu dağı tüneli" yaptı gidin orada takılın.

-Facebook olmasaydı sen hala o karşı masadaki kız baktı mı bakmadı mı tribini yaşıyor olacaktın. Ayrıca BAKMADI...

-Sizi yanlışlıkla eklemişim yalana bak yahu ben facebook'a 'yanlışlıkla ekle' butonu koymadım ki zaten..

-Zaman tünelini 'oğlum senden önce kaç kişi ile çıkmıştır o' sorusuna cvp olarak yaptık girin bakın işte.

-Yoğun istek üzerine ilişki durumları sekmesine 'düzenli manita' yı eklemiş bulunmaktayız.

-Arkadaşlar facebook video sitesi değil şarkı türkü paylaşmayın lütfen kız ayarlayan whatsapp'a geçsin site kasıyor...

-İlişki durumu olayını 'eski sevgiliniz profilinize girip, hala bulamamış amk çok arar benim gibisini' diyebilsin diye yaptık.

-Bir daha facebook'a girerken "sağ ayak ile girin sol ayak ile çıkın" bereket getirir. Ekmek teknesi lan orası "Abdestsiz Girilmez."

-Sayfa olayında edebiyat üzerine en çok sizin ülkede sayfa var lan.Ne kültürel bir ülkeymişsiniz ,hepiniz şair yazarmış meğer...

-Profil fotoğrafını "Al Pacino" yapanlardan 5TL alsam türkiyenin yarı borcunu öderim yeminle..

-Facebook profil resmine pipi koyan türkler inanın daral geldi artık sizden hayır zenciler duyacaklar sonra ne yaparım ben ? Konu uzayacak.

-"zaman tüneline girmiycem ben yeaa" diyen liseliler vardı ne oldu onlara kapak fotoğrafımı arıyorlar şuan ?

-Şuan ceyhun yılmaz'ın facebook'da arkadaşlarına yazdığı mesajları okuyorum konu hep aynı "kanka hadi TT yapıyoruz.."

-Sizi dürten kişilere "terlik fırlatma" uygulaması çok yakında facebook 'da yaptım olacak.

-Bu gün editörlerden bir tanesi gelmiş diyor türk kızı 1 mesaj atıyor türk erkeği 5 mesaj galiba türk erkeği geveze "ah bilse gerçek durumu"

-Sen kız meslek lisenin önünde sivri burun ayakkabılarınla dolaşırken biz facebook'u kodluyorduk sonra zuckerberg neden zengin ? işte bu yüzden...

-Villa'da yaşadığım haberleri yalan arkadaşlar şato'da yaşıyorum.

-Facebook'u açmasaydım şuan hala google'a "kız msn adresleri" yazıyor olacaktınız.(dua'larınızı bekliyorum)

-Son sözüm;Türk kullanıcılardan öğrendim "Miras değil Alın teri; Facebook "

Feysbuku çok ciddiye almayın zira sanal dünya sağlığa zararlıdır.

ne diyelim;
Böyle bir yer feysbuk,atomu parçalamanıza gerek yok.

23 Ağustos 2012 Perşembe

SİZ YAZDIKLARIMI RAHATTA DİNLEYİN; BEN HAZIROLDA AĞLARIM.


Şimdi çok geç.
Bir aşkı hatırlamak için.

Ya da yeniden aşık olmak için.

Artık keder şehri sarmış durumda. Kederin rengi mavi. Ve mavi, sevgililerin dudaklarındaki "seni seviyorum" kadar yalnız. Dönüşü olmayan yolculukları anımsatan havalar gibi, ağlayan gök yüzü gibi..

Siz aşkı tanıdınız...
sevmeyi sevişmeyi özlemeyi mutluluğu buldunuz.ben bilmiyorum en güvendiğim yerden aldım darbelerimi.boşluğumda yedi dikiş var.oysa doluydum kadehler dolusu.

siz maviyi güneşi yazı bilirsiniz ben soğuk odaları soğuk yatakları soğuk tabutları ıssız mevsimleri, yalnız ve acı dolu şehirleri...

günahı bilirim siz dualarınızla mutluyken.siz inanırken ben inançsızlıktan ölürüm.

herkese herşeye mütamediyen..

tanrı var dersiniz ben göremedik hiç derim O yukarıda dersiniz cahil yukarda olamaz O her yerde cevabını da yapıştırırım.Hem tanrı bu denli acı çekmemize sadece sabrımızı sınamak ve vaadettiği cennetine almak için mi izin veriyor...

şimdi aşıksınızdır muhtemel,ailenizle yolculuğa çıkmışsınızdır sevgilinizi molalarda arıyor ya da sürekli mesjlaşıyorsunuzdur bir yanda müziğinizi dinlerken.

yada sevgilinizle eşinizle tatil için yer ayırtmışınızdır cuma akşamı gelse de çıksak diye sabırsızlanıyorsunuzdur.

siz gidin ben şehri beklerim.hatıralarımı da götürün yanınızda bana batacak yakacak acıtacak çünkü.ben başa çıkmayacağım.

kafamda bir dolu insansınız kalabalıksınız sıkılıyorum sizden.

şimdi bana susun ben konuşayım.şimdi bana bir şeyler söyleyin,susmaktan öleyim.

cümlelerimi beğenmeyin ya da beğenip geçin göz atıp geçin popüler olan her neyse ona koşun yada durun.

kalbimi bağışlamayacağım durun.

kalbimden çok çektim.
en olmadık yerlerde imkansız olan kimse onu seven kalbimden.terk edildiğimde en büyük sıkıntılarımın sebebi.

yeni bir hayat için çok yaşlıyım eski hayatımın yükünü taşıyamayacak kadar da küçük...

şimdi siz güzel anılar dersiniz yaz bitiyor doğru ya.banane.
ben sonbaharım anlamam.benim hatıralarım solgun sarı yapraklara benzer.ben kendi mevsimime doğru yürüyorum.

siz hayatınızı mutluluğu yakalamakla harcarken ben harcanan hayatımın mutsuzluğuyla iyiyim.yani iyiyim.sanırım iyiyim.

yo yalan tabi,değilim.
hem kime ne.hem size ne.

hepimiz unutulacağız.zaman bizi un ufak edecek,yok edecek hem.

en azılı katil zamandı hatırlayınız.

geçer,düzelir,unutulur,daha iyi olacak ama

zamanla...

yalan.

en büyük fırtınaların o zamanın içinde bizi savurduğunu unuttunuz hepiniz.ben unutmadım.

bu şehirde ve dünyanın her hangi bir köşesinde bütün cinayetleri zaman planlıyor.

fark etmediniz mi?

düşünün hele bir diyeceğim ama zahmet etmeyin yormayın beyninizi daha mühim çok şeyleriniz vardır nasılsa.

aslında zaman makinem olsun isterdim.bazı tarihler var hafızamda kazılı.
o vakte gidip orada kalmak.

sonra zaman makinesinin geçmişini siker atardım.

radyoda çalan şuan ki şarkıyı da; beni şuan bir yerlerde unutan, başka birinin ellerini tutan, onun dudaklarını öpüp onun göğsüne yaslanan hatırama armağan ediyorum.

Sahi mutlu mudur?

yani onla
yani bensiz

ya bizsiz

fazlası iyi gelmiyor kederin,saçmalıyor insan.cümleler yamuk yumuk.sesin çığlıklarını bastırmak için kurgulanmış bir düzenekten ibaret.

imkansız demeyin imkansızı da denemeyin.

nedeni:zaman

bir defa eline düştünüz mü sizi bir ömre hapsediyor ve tükeniyorsunuz avuçlarında...

o ise sıradakinin heyecanı içinde yeni kurbanını bekliyor.

OYSA VEDALAR KAVUŞMAK İÇİNDİ

İlk kez görüyordum seni böyle.

ilk buluştuğumuz o gün geldi aklıma o an.sesin buğuluydu beni ezen esir alan hapseden sesin...

Sesin,damarlarımı tapar gibi dolaşırken kulaklarım en son duyuyordu bana sarf ettiğin cümleleri. geç kaybıydın. geç kalmıştım. işitme engelimdin.senden ötesini duymadım hiç.yaralarımın pansumanı, yıllardır biriktirdiğim kartpostalların yüreğime naklen izdüşümü.

bekleme salonu yalnızlığımın "neredeydin bu güne kadarı?"...

Akşamlar oldu.
Aylar geçti.
Yağmurlar yağdı.

Bir zamanlar mutluyduklar eskitecek kadar çok takvim yaprakları koparıldı saatli maarif takvimlerden.

Matem cenazelerin içinden bize çıkagelmişti.
En güzel anılarımızı değiş tokuş ettik kırılgan yalnızlıklarla.

Bundan sonra.

En flu hatıralarımızı hatırlayan en net acılarımız olacaktı, ikimizde biliyorduk.

Bütün güzel düşler gibi, düşlerimiz mağlup ediyordu şimdi bizi.

Tek gidişlik bileklerim duruyordu masada.

Dönüşüm yoktu karar vermeliydim.Şarkılar alkol sigara ve bir tabanca bekliyordu başımda.

Bekletmemeliydim.

Bütün randevularım da karşı tarafı bekleten ben,artık sözümü tutmalı ve tam saatinde orada olmalıydım

Oradaydım.

Oysa,mutlu olmak için bütün nehirleri feda etmiştik.
Güneşe karşı gelmiştik.
Yağmurlarda içmiştik aşkı bardaktan boşanırcasına.

Bütün insanlığı karşımıza almış ve sadece ikimiz.

İkimiz vardık.

Uyandım.

Saat dün gece beşti.

ezan okunuyordu.Evde benden başka kimse yoktu.Yalnızlığın ne kadar berbat bir şey olduğunu hissettim.

Gelmemiştin.

Hiç.

Kapıyı kitlememiştim oysa, belki bu akşam gelirsin diye.

Yoktun.

Yastığa kapandım,yorgana sarıldım.
Geceye sarıldım.
Sabaha karşıydı.Ağlamaya karşıydım.
Ağladım.

Hayallerimden vurulmuşa döndüm.

Birden anımsadım.Biz diye bir şey artık yoktu.

Yani bundan sonra hiç olmayacaktı.
Yalnızlık ilk defa o vakit canımı yaktı.

Oysa vedalar kavuşmak içindi.
Söz vermiştin.

Şimdi değil.Ama.

Bir gün bir yerde.
Bir gün farklı şartlarda.

Mutlaka.

Evet başka yerlerde başka şartlardayız.
Evet senin ellerini başkası tutuyor mesela.
Evet sana başkası dokunuyor,teninde izler bırakarak.

Duyduğum en son yalan diye geçilsin kayıtlara...
"Vedalar kavuşmak içinmiş"

Düzeltiyorum...

Ama,
karanlığa.

SANA BİR DÜŞÜŞ BORÇLUYUM!




Hangi evresinde acıtırdı aşk, daha fazla...

Mutluluk uzak bir misafirken daha, sancılarını bize armağan ederek mi başlar bütün sevdalar.Toprak bile duyumsanan o büyük hisler karşısında çatırdamaz mı.Bütün masallar bizi avutmak için miydi yoksa.

Mutlu son var mıdır?
Var mıydı...

Sözler mi yakar daha çok yoksa düştüğümüz ateş mi.
"Her güzel şey gibi bu da kısa gördü " cümlesine neden parmak uçlarımızla tutunmak zorundayız.

Neden anlamaz insan ve neden iş işten geçtikten hemen sonra anlamaya başlar.Akıl tutulması?

Hikayelerin içini dolduran onlarca hatırayı, giden neden hatırlamaz?

Aksine kalan,
niye anıların içinden bir süre sağ çıkamaz.

Çıkılan bütün yolculukların bir kalanı olmak zorunda mı?
Gözleri ıslananı.
El sallayanı.

Aşk kayıp gittikten sonra avuçlarımızdan, dahada mı büyüyor yoksa içimizde.

Bittiğinde, yittiğinde o ilk heyecan, ilk özlemlerden çok çok sonraları
yani...

Hala seviyor kalabilir mi insan.

Yeni bir sayfa açmak istediğinde bir diğeri, kalan ne hissediyor peki.

Bir başka dünyada görüşmek, mümkün mü?
Evlensek, çocuğumuz olsa ama kırık aşk hikayemizi kapanmayan yaramızın sahibini ölene dek unutmadan içimize gömerek ölsek....

Mümkün mü?

Acı damarlarımıza yavaş yavaş sızan kaybetme hissi mi?

Tazminat olarak birlikte yaşanan anıların yarısını istesek...

Silgi.

Silerken bir taraf diğerini, kalpten geçenlere yetebilir mi?

Beklemek.

Soğuk gecelerde, yalnız yaz akşamlarında, uçsuz bucaksız sahil kıyılarında, adını bile bilmediğimiz şehirlerde beklemek...

Arar mı diye telefonu hiç bırakmamak.
Belki bir şeyler yapar, yazar diye ekran başında sabahlamak.

Kadehler.

Dindirebilir mi?

Dozunu artıran ,şiddetini koyulaştıran bütün sancılar ne için peki.

Unutmak.

Olabilir mi.

Günler,dakikalar,aylar
Yıllar dolu dolu izler taşırken.

Silbaştan.

Bir daha?

Kimsenin gidene benzemeyeceği kadar 'net' salt gerçeğe rağmen.

İnsan yeniden sevebilir mi.

Düştüğü, gömüldüğü mezardan bir daha.

Çıkabilir mi?

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Feysde edebiyat martavalları


Yazmaya gönül vermiş çoğu insan aforizmalara yani özlü sözlere ya da bir tabaa'nın deyişiyle 'kısa yazmaya' yükleniyor çok fazla.

Bu edebiyatı öldüren bir dil.Kolaycılık.Yani siz ustaları o cümlelerinden mi biliyorsunuz? O kadar yani.

Şimdi derin derin örneklerle beyninizi allak bullak etmek istemem.

Bir şiirini okuyabilir misiniz, ya da Tutunamayanlar hakkında tartışabilir misiniz saatlerce.Oğuz Atay,Fante,Bukowski,Cemal Süreya,Turgut Uyar,Dostoyevski,Sabahattin Ali ve diğer çok çok önemli yazarlar.

İki arkadaş arasındaki dost sohbetinde dahi kurulan cümleler aha bunu yaz sayfana diyerek sulandırılıyor.

Edebiyat ciddi iştir.

Edebiyat yapıyoruz diye affedersiniz sıçan çok insan vardır.Feys sayfaları Edebiyat adı altında lağım gibi:çöplük gibi.

TDK sözlüğü diye bir eser var oraya bakın bir de.

Feysbuk kasıyor bu kadar gereksiz merhaba nasılsın iyiyim özledim tarzındaki yazılarınız yüzünden.

Edebiyat ciddi iştir.
Yürek ,bilgi,yaşanmışlık,çok okumak,çok susmak,çok anlamak gerektirir.

Bir eserini içine sinmedi diye on sene bekleten yazarlar var, araştırın hikayelerini.

Ama geğirseniz aforizma diye koyuyorsunuz sayfanıza hesabınıza.

Duvarlar bu denli "buraya çöp atan şerefsizdir" kafasını yaşamamıştı.

Ünlüler,ünsüzler gibi ayrımlarla kendilerini yıllardır "kendimi bu işe adadım" martavallarıyla kapanmaz cahillikleriniz.

İnsanı salak yerine koyma beceriniz var , bir tek.
Ama hayvan terli.

Henüz vitaminsiniz.Ayağa düştü edebiyat sizin yüzünüzden.

Yazmayı bilmiyorsanız, yada yazdıklarınız cidden lağım gibiyse, iyisi mi susun.Ya da gidin normal hayatınızda hangi işi yapıyorsanız ona devam edin. Ya da okuyun, çok okuyun.

Ya da çok susun ve kaybolun .

Bayramda şehit haberleri...


Bayramın hiç tadı yoktu.
Beni okuyanlar, aşağılarda yazdığım bayram yazımda nedenlerini okumuştur.

Tatil deniz kenarı ya da ilk güne makyajlanmış ziyaretler ile bitirilen ailevi bağlar.

Herkesin özgür, herkesin söz söyleme ve oy kullanma hakkına sahip olduğu günümüz memleketinde baskı ve yıldırma politikaları devrini yaşıyoruz.

Kitaplar okurları ‘korumak’ için basılmadan toplanıyor, içkili mekanların masaları sokakta yürüyenleri ‘korumak’ için kaldırılıyor, mizah dergileri çocukları ‘korumak’ için mahkemelik oluyor, müzik festivalleri gençleri alkolden ‘korumak’ için yıldırılıyor.

Örnekler çoğaltılabilir.

Ve hep aynı şeylerden bahsedip duruyoruz. Sürekli tekrar. Yapacak bir şey yok, gündem sağ olsun. Başımızdakiler?

Peki, birey olarak varolmak neden bu kadar zorlaştı?

Devamlı ne yapmamız gerektiğini söyleyen politikacılar, yasalar, yasaklar ve diğer yandan -nedense- kimseyi rahatsız etmeyen kentsel dönüşüm politikaları, TOKİ reklamları ve daha çok kâr mantığı rant mantığı.

Toplum on seneyi aynı partinin egemenliğinde geçirdikçe yozlaşıyor birbirine benziyor uçurum açılıyor cukkalayan cukkaladığı ile kalıyor...

Kömür yardımları,oy için imar afları gören memleket gittikçe yoksullaşıyor.

BDP denilen parti yetkilileri,sarmaş dolaş PKK adına Türk askerlerini öldüren halkın huzur ve bilincini bozmaya çalışan terörist grupla basın huzurunda görüştü.Gazeteciler vardı, BDP vardı PKK vardı halk vardı ama devlet yoktu bu görüşmede.

Şehit haberleri hepimizi çok üzdü 1984 ten beri.Özal ile başlayan ve Erdoğan'a kadar gelen süreçte hep vatan sağolsunlar ile avutulduk.

Kan öfke rant ve gizli hesaplar bitmedi.

Bugün bayram.Tadı yoktu zaten.İkinci günü.Herkesin promili keyfi yerinde.

2 şehit haberi geldi.

Allah'tan rahmet diliyorum.Ve sonsuz sabırlar.

Bayram günü sevdiğinizi yakınınızı kaybetmek nasıl bir his peki bunu ocağına ateş düşenler harici kimse bilmiyor.

Biliyoruz gerisini!

-Gereği yapılacak,vatan sağ olsun........

Ve biz her şeyi unutacağız.Nedeni,

Kültürümüzde biat etmek var bence.

Osmanlı’dan kalma bir sorgusuz sualsiz ‘devlet baba’ya boyun eğme alışkanlığı...

Halk bu yüzden tüm haksızlıkları, insanlık dışı uygulamaları görmezden geliyor.

Bana dokunmayan yılan durumu da var yani işin içinde.

Ama tarihin hep yazdığı bir gerçek vardı;

"O yılan size bir gün dokunur."

19 Ağustos 2012 Pazar

BAYRAMA DAİR...


Bugün Ramazan (Şeker) Bayramı.

Bütün insanlığın manevi duyguları yaşadığı yaşattığı aile kavramını hatırladığı hatırlattığı küskünleri barıştırma vesilesi bu önemli günlerinizi tebrik ediyor,hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Çocukluğumuzun tadını bulamasak da örf adet gelenek ve göreneklerimizin ölçüsünde bu bayramları idrak ediyoruz.

Günümüzde bayramların, değil komşuların akrabaların bile birbirlerinin yüzünü unuttuğu bir koşuşturma çarkı içinde;soluklanmak için 'manevi duygulardan' çok tatil anlamı içermesi çok üzücü ve hayal kırıklığı dolu...

Yorgun bedenlerimiz için bir fırsat resmi tatillerimiz...

Oysa eskiden,o bayramlar;
Ne güzel günlerdi değil mi?

Aile olanlar bilir.

Dedeler, büyük anneler,analar babalar,amcalar,dayılar,teyzeler halalar kuzenler,yeğenler.çocuklar ile dolu koskocaman kalabalıkların kavuştuğu hasret giderdiği kocaman sofralarda ailecek birlik ve beraberlik içinde yemekler yenildiği mütevazı fakat neşeli hayatlarımız vardı eskiden.

El öperek bayram harçlığı kapma mücadelesi verirdik.Biriktirdiklerimiz ile dişlerimiz çürüyene dek çikolata dondurma ve parlak kağıda sarılı şekerler aldırdık.

Kapı kapı dolaşarak komşu büyüklerimizin ellerini öper çanta ve poşetlerimize şeker ve çikolatalar doldururduk.

Maytap,mantar ve torpiller alırdık azar yiyeceğimizi bile bile.Bir de isminin anlamını hala anlamadığım "kızkaçıran" sokağımızın en büyük eğlencesiydi...

Bayramlıklarımızı yeni ayakkabı ve yeni elbiselerimizi akşamdan baş ucumuza koyar,sabahı zor ederdik.

Hep birlikte bayram namazlarına gider, çıkışta birbirimizle bayramlaşırdık.

El öpmeler, ceplerimizden taşan bozuk paralar bayram harçlıkları, Barış Manço'dan Bugün Bayram marşımızla başlanan heyecanlı serüvenimiz, Hayat Bayram Olsa tadındaydı...

Bir el öpmek için dört vasıta değiştirdiğimizi hatırlıyorum: Gittin, geldin; gün biterdi.

Bir de lunaparklar .Eş dost konu komşu hep birlikte panayır yeri gibiydi..

Postacının getirdiği uzak dostlarımızdan akrabalarımızdan ve sevdiklerimizden gelen mektupları büyük bir heyecanla açar okurduk.

Bazen askerde,bazen gurbette bazen imkansızlık nedeniyle memleketine gidemeyenler olurdu postacının yolunu gözlediklerimiz..

Teknoloji bu denli gelişmemişti.Telefon kulübelerini veya mahallenin ileri gelenlerini ziyaret eder, sevdiklerimizle konuşmak için emek verirdik.

Televizyonlar tek kanaldı. Eğlence programları şarkılar ve türküler için sabırsızlıkla ziyaretlerimizi bitirerek akşamı beklerdik.

Annelerimiz, büyük annelerimiz ile oturur bayram baklavaları hazırlarlardı günler evvelinden.

Peki ya,bayram kartlarını hatırlayanınız var mı?

Sanki eskiden ilişkiler daha yoğun, daha sıcak, daha güven vericiydi.
Nedeni yaşam biçiminde olsa gerek. Hemen her alandaki yoksulluk, fakirlik, eksiklik...

En zengin insanlar bile bu durumun sıkıntısını çekerdi. Çünkü ülke gerçeğiydi...

Dolayısıyla birbirine yakın olmak, destek vermek, güven duymak esastı. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" ya da "Ev alma, komşu al" gibi laflar işte o şartlarda üretilmişti.

Hey gidi günler hey.

Ah nerede o eski bayramlar demiyor muyuz şimdi.Sanki bir şeyler eksik değil mi?

Hem ansızın , aniden yittiler, yitip gittiler onlarda gözümüzün önünden kayan bir çok hatıramız gibi...

Belki de biz bayramları çocukluğumuza sakladık, orada bıraktık.

Daha fazla uzatmadan,tekrar bayramınızı kutluyor,
tatilinizin güzel geçmesi dileklerimi sunuyorum...

Ama unutmayın!

Bodrum'un Marmaris'in ,Çeşme'nin veya Maldiv adalarının güneşi, o zamana yenilerek unuttuğumuz kalpten ilişkiler kadar ısıtmayacak hiç bir zaman,hiç birimizi...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Zuckerberg' in Türkler Hakkındaki Düşünceleri...

Baştan beri feysbuk üzerine eleştirel yazılar yazmaya devam ediyorum.
Ediyoruz.Okuyanlar bilir.
Okumayanlar için yapacak bir şey yok.

Okur Yazar diye bir sayfamız var.Bu yazıyı okuyorsanız şuan zaten içindesiniz.İşte bu sayfayı.Biz kurduk.Eleştirel yazılarımız da bombalıyoruz ama doğru düzgün edebi sözler de paylaşıyoruz.

Projeleri olan adamlarız.Hatunlarız.
Grafikerimiz,web tasarımcımız,çevirmenimiz,editörümüz,sosyal medya ikonumuz,yayınevi sorumlumuz ve bir kaç amelemiz var.Ekip pırıl pırıl.Diyeceksiniz ki iyi de,etiket yapıyorsun hala 3/5 kişi takip ediyor haklısınız.Burnundan kıl aldırmayan büyük yazarlarımızdan rica edeceğimize böylesi kafi.

Dostlarımız onlar zaten.

Diyorsunuz ki biz burnu havada insanlarız abonelerimize sayfalarımıza güvenerek öyle fiyakamızı bozmamak için bakmıyoruz bile.

Olur öyle şeyler.
Biz takmıyoruz.

Muhteşem projelerimiz var altı destekli ve güvenilir kaynaklara dayanarak.Dayanmak deyince bizim ekibi koy Barcelona'nın başına
Guardiola ve ekibini aratmaz:)

Şimdi feysbuk ve büyük insan Zuckerberg'in hakkını vermeden olmaz.Adam icat etmeden önce feysbuk'u biz oradan oraya savruluyorduk (Buradaki biz, ekibimiz dahil bütün sosyal medya kullanıcıları)

Ya bir teşekkür bile etmediniz adama.

Direkt daldınız mevzularınıza.Amma çok anlatacak şeyleriniz varmış.Adam bedava reklam ortamı yarattı.Bi teşekkürü çok gördünüz..

Steve Jobs bir Zuckerberg iki diyorum.Başka bir şey demiyorum.

Şimdi sosyal medya uzmanlığı denilen bir meslek var.Şirketler ve sizler için kendini ifade etme olanağı var.Sayfalardan tanınan sosyal hesaplardan adını duyduğumuz bir çok insanı hatırlayın.

Şimdi herkes 15 dakikalığına şöhret oldu mu Andy Warhol? Sen o teknik imkansızlıklar ve çok gerilerdeki hayatımızın içinde söylemiştin bu sözü..

Sen türksün değil mi? diye meşhur bir söz vardır.

Bizi anlatır.Bu evrenin her neresinde olursak olalım şıp diye bizi tanımalarını sağlayan bir söz.

Şimdi Zuckerberg bizim bağımlısı olduğumuz için bu kafayı anlamaya çalışmış bir şeyler demiş;

yani O da sıkıntıyı fark etmiş.

Buyrun.
Siz saygı değer feysbuk kullanıcıları için satırbaşları;

-Yarın "nerede o eski bayramlar" yazan arkadaşların hesaplarını süresiz kapatacağız.

-Zaman tünelinden çıkmak için harcadığınız zaman da ders çalışsaydınız üniversiteyi kazanıp şuan arkadaşlarınızla 2+1 bekar evine çıkmıştınız.

-Ulan facebook sayesinde google resimler'de adınızı arattığınız zaman resminiz çıkıyor babanız yaptı mı böyle kıyak?

-Zaman tüneli sayesinde günde en az 3000 beddua alıyorum yatacak yerim var villa'da yaşıyorum.

-Şu sohbetteki 'görüldü' olayını ibnelik olsun diye yaptım.

-Nargile neymiş facebook'u açtıktan sonra öğrendim.

-Benim yaptığım tüneli beğenmiyorsanız tayyip erdoğan "bolu dağı tüneli" yaptı gidin orada takılın.

-Facebook olmasaydı sen hala o karşı masadaki kız baktı mı bakmadı mı tribini yaşıyor olacaktın. Ayrıca BAKMADI...

-Sizi yanlışlıkla eklemişim yalana bak yahu ben facebook'a 'yanlışlıkla ekle' butonu koymadım ki zaten..

-Zaman tünelini 'oğlum senden önce kaç kişi ile çıkmıştır o' sorusuna cvp olarak yaptık girin bakın işte.

-Yoğun istek üzerine ilişki durumları sekmesine 'düzenli manita' yı eklemiş bulunmaktayız.

-Arkadaşlar facebook video sitesi değil şarkı türkü paylaşmayın lütfen kız ayarlayan whatsapp'a geçsin site kasıyor...

-İlişki durumu olayını 'eski sevgiliniz profilinize girip, hala bulamamış amk çok arar benim gibisini' diyebilsin diye yaptık.

-Bir daha facebook'a girerken "sağ ayak ile girin sol ayak ile çıkın" bereket getirir. Ekmek teknesi lan orası "Abdestsiz Girilmez."

-Sayfa olayında edebiyat üzerine en çok sizin ülkede sayfa var lan.Ne kültürel bir ülkeymişsiniz ,hepiniz şair yazarmış meğer...

-Profil fotoğrafını "Al Pacino" yapanlardan 5TL alsam türkiyenin yarı borcunu öderim yeminle..

-Facebook profil resmine pipi koyan türkler inanın daral geldi artık sizden hayır zenciler duyacaklar sonra ne yaparım ben ? Konu uzayacak.

-"zaman tüneline girmiycem ben yeaa" diyen liseliler vardı ne oldu onlara kapak fotoğrafımı arıyorlar şuan ?

-Şuan ceyhun yılmaz'ın facebook'da arkadaşlarına yazdığı mesajları okuyorum konu hep aynı "kanka hadi TT yapıyoruz.."

-Sizi dürten kişilere "terlik fırlatma" uygulaması çok yakında facebook 'da yaptım olacak.

-Bu gün editörlerden bir tanesi gelmiş diyor türk kızı 1 mesaj atıyor türk erkeği 5 mesaj galiba türk erkeği geveze "ah bilse gerçek durumu"

-Sen kız meslek lisenin önünde sivri burun ayakkabılarınla dolaşırken biz facebook'u kodluyorduk sonra zuckerberg neden zengin ? işte bu yüzden...

-Villa'da yaşadığım haberleri yalan arkadaşlar şato'da yaşıyorum.

-Facebook'u açmasaydım şuan hala google'a "kız msn adresleri" yazıyor olacaktınız.(dua'larınızı bekliyorum)

-Son sözüm;Türk kullanıcılardan öğrendim "Miras değil Alın teri; Facebook "

Evet Zuckerberg Türk profillerini incelemiş ve bizlere gerekli mesajları vermiş.

Alan olur mu acaba?

11 Ağustos 2012 Cumartesi

"Suat Kılıç bakan değil, telefona bakanmış meğer..".

İyi geceler sayın okurlar.Hemen konuya balıklama dalmak istiyorum.Malum Aslı kızımız 1500 metre finalinde altın Gamze kızımız gümüş kazandı.Alınlarından öpüyorum her ikisini de.

Ama bu gece öne çıkmayı başaran tek bir isim vardı iki kızımızdan çok ötede en önde.

Dört çeker Suat Kılıç!

Finali son ses izledim tüylerim diken diken oldu.Televizyonun bulunduğu salondan mutfağa su içmek için çok hızlı gitmişim. Telefon içeride kaldı çalıyordu.Suat Kılıç yanıma gelip telefon uzattı valla.Bu ne hız dedim Suat.Helal olsun.

Derken Nur Tatar'ın maçı başladı: Suat Kılıç telefonu handsfreeye aldı, Başbakanı bekliyordu kameralar bir ara çektiğinde fark ettim.

Kutlama anıda ilginçti.Suat Kılıç kızları öpmek yerine kafa tokuşturdu. Terlilerse, öpme elini uzat, ama o kafa tokuşturma nedir? Kampüs Reisi gibiydi,mübarek.

Suat Kılıç'ta yüz metre finalinin son metresinde "Başbakan arıyor" diyerekten telefonu Usain Bolt'a uzatma potansiyeli var gibiydi dikkat eden oldu mu bilmiyorum.

Ama bu hengamede anladım ki Suat Kılıç Londra'ya başbakan başarılı sporcuları aradığında telefon getir götür işi yapsın diye gönderilmiş..

Adamcağıza biri madalya versin ya ben mail atıyorum olimpiyat komitesine. Az koşturmadı o da, telefonu yetiştireceğim diye.Sekreter gibi kaç gündür telefon bağlamaktan helak oldu.

Valla dertler sıkıntılar sorunlar hep yazıyorum okuyan bilir kaç gündür başbakanı arayacağım ama telefona Suat Kılıç çıkar diye vazgeçiyorum..

Eski spor spikeri diksiyonu düzgün santralci Suat Kılıç hayranı biri olarak lütfen bütün operatörlerin yöneticilerine sesleniyorum;


"dı persın yu hev kold ken nat bi riç et dı momınt pliiz tıray eegeeyn" cümlesini bundan sonra Suat Kılıç söylesin...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Yine 2 Şehit ve çözüm üretemeyen 550 ölü!


Hükümetimizin terörle mücadelesi başarıyla (!) devam ediyor...

Foça'da 2 şehit, 8 yaralı haberiyle güne başladık.

Hepsine Allah'tan rahmet dilerim.

Sizlerde tepkinizi "kurşun oruç bozmaz şehidim,bu akşam sen Allah katında iftara davetlisin" sözünü sosyal medya hesaplarınızdan paylaşarak ortaya koyarsınız artık...

Ajanslara şehit haberleri düşmeye devam ederken adeta şehirlere burnuzumun dibine gelen bölücüler gövde gösterisi yaparken,eli kolu bağlı ve kurbanlık koyun gibi bekleyen askerlerimiz için vatan borcu tam bir kabusa dönüşüyor.

Halkın yüreğine ve tedirginlik karmaşayı düşürmek isteyen planlar bir bir hedefini buluyor.Daha pazar günü 8 şehit yazımızla düşüncelerimizi anlatmaya çalışırken, bugün İzmir Foça'da konvoya yapılan mayınlı saldırı da 2 şehit 8 yaralı geçtiğimiz gün Şırnak'ta mayın patlaması sonucu 1 şehit verdik.

İç İşleri Bakanı Şahin, güvenlik güçlerinin kaderinde şehitlik var, buyurmuştu. Bende diyorum ki,bizim kaderimizde de senin içişleri bakanı olman varmış ve ne kötü kadermiş!

Myanmar kurtulsun,Suriye'ye demokrasi gelsin diye yiğitliğe bir şey sürdürmüyorsun da başbakan ya Türkiye ? Hiç düşündün mü?

Nasılsa genç acemi asker bol,memba gibi vatanın bereketli toprakları...

"en az üç çocuk" isteme nedeninizi şimdi daha iyi anlıyor bilinçli yurttaşlar.

sormadan edemiyorum...

"Tamam bizde 8 şehit var ama onlardan da 14 ölü var" dediniz de, satranç mı oynadığınızı sanıyorsun acaba?

Her zaman ki gibi 'terörü kınıyoruz.' diyerek yine savuşturmaya çalıştınız ama terörü biz kınarız, siz terörü yok edin sizin göreviniz bu başbakan...

pek umudum da yok ben anamı da alır giderim.

Sizin döneminizin sonucu ülkenin freni artık tutmuyor ve bayır aşağı son hızla gidiyorken;


Şunun cevabını merak ediyorum...

Başbakan,

Bir şeyler ters gitmiyor mu?

7 Ağustos 2012 Salı

KÜFRETMEYEN KALMASIN ...


Çağımızın yegane hastalığının okuduğunu anlamamak olduğunu sanan ben epey ama epey yanılmışım.Asıl virüs okumayıp okumuş gibi yapmakmış ve yayılma hızı da bir cahilin cesareti kadarmış.

Artık bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma eşiğini de geçtik.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarla direk hem fikir olma eşiğindeyiz.Daha önce bi vesileyle beğendiğimiz kendimize havalı durur diye etiketlediğimiz insanların bir konu hakkındaki yorumlarını direk benimseyebiliyoruz konuyu hiç bilmeden.

"o diyosa bi bildiği vardır.", "ben ne okuycam da bilicem." iç sesiyle "ben çok okudum araştırdım." yalan dış sesiyle en ateşli tartışmalara da giriyoruz aynı cahil cesaretiyle.

Konuyu kimse bilmiyorsa mesele yok, turnusol kağıdına girmeden rengini muhafaza ediyosun. Ama işte arada bilenine denk gelirsen fena rezil oluyosun, ne renk olursan ol mosmor çıkıyorsun.

Şu üst tanımı al her konuya yapıştırher yerde nefret edilen ses çıkarılamayan bir şeyin dillenmesi olacak.

Bugünkü konu gündeme ilk kez getireceğim bir konu olacak.FEYSBUK..

Şaşırdınız değil mi aaa hiç bahsetmemişti dediğinizi duyar gibiyim..

"Benim gibi düşünmüyosan yanlışsın." diktasıyla konuşmadığım için keskin evetçilerle hiç bir alıp veremediğim yok.

Sıfır ironiyle söylüyorum.Yaklaşık 500 sayfa küçük büyük genç yaşlı demeden duvarıma düşüyor.Kiminde zevk alıyorum umutlanıyorum.Kiminden orta parmağımı ekrana gösteriyorum boğazıma takıyorum ve gidip wcde bir güzel kusuyorum.

Farklı yetişmişiz, farklı düşünüyoruz, farklı geleceklere bakıyoruz, farklı geçmişlerle yaşıyoruz. tabi ki söyleyeceklerimiz de farklı olacak.

Ancakkkk....

(Tabirimi maruz görün)

Sıçmak,işemek,orospu,orospu çocukluğu,sikmek,amına koymak tabirleri edebiyat tabirleri değildir.

100 kişiyi çevirsen 108 kişi küfürdür der.

Sen kimsin oğlum asıl sen kimsin işte bende onu soruyorum sen kimsin? paradoksunu yaşayan kafaların üretimi ISO 9001'dir bu küfür söylemleri...

Aslına hikayesi çok önceleri dayanır.Millattan öncelere.Taş devri kabalığına.

Daha çocuk yaşlarda başlayan üste çıkma ,egosunu törpüleme zavallı halini kamuflaj etme nüanslarıyla öğretilen sonra sevdim mi adam gibi severim klişesinin içine pamuk helva gibi sarılan, gidersen vururum yaşatmam ya benimsin ya toprağın meczupluğuyla duvarlarını örülen ilişkilerin eseridir.

Sperm olarak yanlış tohumların mahsullerinin okuma sıralarında akıllarının serserilikten başka bir şeye ermediği toplumun vadiler kurtlar mafya vari özenimlere sahip olduğu çağda binlerce polislik örnekler gazetelerde önümüze düşerken sosyal medyada bıçkın atar gider yapan bir dil geliştirilmesi sürpriz de değildir.

Hiç okumayan belki bir kaç masal belki de ilkokulda verilen okuma ödevlerinde yarım yamalak bakılan kitap okuma alışkanlığını yanlış anlayan ergen toplum,okumaya gerek olmadığı kanısına varıp direkt küfrteme yazma işlevine FEYSBUK EDEBİYAT adı altında başlamışlardır.

Bir çok yazı dizisinde bahsettiğim serüvenin bugünkü yazıya işaret edeceği nokta şizofreni,küfür,gideni karalama,onu genelev veya satıcısı pozisyonunda görme,şiddet,intikam gibi duygulara bürünmeye sebebiyet vermesi derinlerimizin eseridir.

Başta Adana olmak üzere,cinayetler,toplumsal cinnet,taciz,tecavüz,ensest vakalar aslında bu ironinin mahsulleridir.

Burası bir mastürbasyon yeri gibi gören ergen gençler durmadan örgütlenerek sayfalar kurmakta ve takipçi sayıları ile kendi seslerini duyarabildiklerinin orgazmını yaşamaktalar.

Ancak tamamıyla bu yönde yazmaktan amiyane küfür etmekten başka bir işe yaramayan insanlar buraları mesken tutmuşken daha naif aşk insan ayrılıklar kayıplar üzerine yazan sağlam kalemleri dahi önemsememektedirler.

Çünkü kendileri Bukowski,Fante,Palahniuk,Svlyia Plath,Virginia Woolf'un uzantılarıdır.

Genelde ünlü şairin ismini kulanarak gizlenirler.Gece karanlıkta ortaya çıkarlar...

Örnekler vererek hemen bir çok kişiyi afişe edebiliriz.Gerek yok.

Bakın aforizmadan kastınız eğer minibüs,kamyon arkası,tır dikiz ayna yanı,otobüs veya çiçek abbas taşlamaları ise bir şekilde bunu belirterek başlayın..

Belli başlı kişiler ve sayfalar da sık sık gördüğümüz bu tabirleri özellikle bacak arası ve uzuvlarını kullanmadan aslında uçuruma düşen bu sevdalı ,aklı dumanlı gençler eyinleriyle edebiyat payesi altında birşeyler kaleme almaktan fazlasıyla çekinirler.

Çünkü beyinleri yoktur.

Hedefe kitledikleri yer beyin bölgesi değil daha çok cinsel bölgelerdir.

Kısa sürede sonuç almak için güzel bir yol gibi görünüyor herkese sosyal medya ve ben şairim yazarım havaları.Ahkam kesmekten elleri nasır tutan ergenlerimizi çevremizde serpiştirilmiş şekillerde görüyorsunuz.

Derdimiz iyi kötüyü ayırt etmek değil.Böyle gelmiş böyle gider değil.Direkt kötüleri ayıklamak.

Küfürü Can Baba'da söyler,Bukowski'de..

Ama sizinki ana avrat sülale bacı abla anne edebiyatıdır (Bu cümleyi o sayfaların ve adına aforizmalar dedikleri özlü sözleri! yazanların beynine indirgedim,özür dilerim)

bilmem anlatabildim mi?

yanlışım eksiğim varsa uyarın,

"şunu şöle biliyorsun ama aslında böle "diyin,

"haklısın ama bi de şöle bi şey var" diye ekleyin,

ama şu pisliklerin şifonunu çekelim de doğru düzgün bir şeyler düşsün duvvarımıza deyin.

Yoksa benim için haklısın ama, yakışıklı değil ama sempatik, güzel değil şirin çalışkan ama çalışmıyor gibi "ne bok olduğunu ben de biliyorum ama elimde başka açıklamam da yok" bahanesinden öte gidemiyecek sizin bahanelerinizin....


pusulanın kenarına not mu düşüceksiniz? Yoksa alkışlamaktan vazgeçip bu küfürcüleri ana avratçıları;

gidene adeta namus meselesiyle bakıp burada kendini bir yer açar açmaz bütün beden uzuvlarını dolduracak şekilde küfür eden haklı mahallemizin ezik yaralı gençleri gözüyle mi bakacaksınız...

Karar sizin..

Yoksa sizin gizli dürtülerinizin aldığı zevkler bir daha ki yazıya düşecek...

Cesare Zavattini


Almanyalı göçmen bir ailenin oğluyum.
Nasır tutan ellere sahip olması bizimkilerin en büyük özelliğiydi.

Uzun geceler Schaubenstadt'da yaşadım.Gündüzleri düşlerimde.

İlkokulda çok asi ve hırçındım.
Bisikletlerini çalardım yaşıtlarımın ve Ingolsbauer gölüne atardım bir kaç saat gezdikten sonra...

Bir gün polizei olaya el koydu her yer araştırıldı.Ben 8 yaşında gölün kıyısında son çaldığım bisikleti göle atmış ve marketten çaldığım sigaradan bir dal yakmıştım.

Sonra olay kapandı.

Hiçbir şey bulamadılar.

Aradan aylar geçti gölün suyu çekildi.Boşaltıldı.Orası biraz hayal meyal.Flu.

Derken dağ gibi bisiklet kulesi ortaya çıktı. 153 bisiklet!

Aylar sonra annemin psikoloğa götürdüğündeki tek bir soru hatırlıyorum ama...

En sevdiğin film:

-Bisiklet Hırsızları

5 Ağustos 2012 Pazar

8 şehit...

Yazın tatilin ve ramazanın paralel devam ettiği kimimizin orucunu tutup camileri doldurduğu kimimizin partilerin gecelerin denizin alkolün seksin dibine vurduğu güzel bir yaz...

Bu arada modern Türkiye! alışkanlıkları da sürüyor.

Şehit haberleri gibi!

Millet olarak biz aynı şeylerden sıkılırız.Kanıksarız ve değişiklik isteriz.

Bu sabah yine 8 şehit verdik.İstikrarımızı sürdürüyoruz.İstikrar demiyor mu başımızdakiler hem.

Alın size istikrar.

Ancak sezonu açan Bodrum ünlülerimiz,güney sahillerine serpişen o yüce insanlar bizim ilgimizi daha çok çekiyor.Düzüşme sezonlarını soluk soluğa izliyoruz.

Yaz aşkları yaşıyoruz onlardan feyz alarak.

Bir iç savaşın çıkarılmaya çalışıldığı ülkenin doğusunda bilinen karanlık güçler tarafından aylık rutine bağlanan ilk günler sıcağı sıcağına büyük tepkiler verilen sonra unutturulan şehit haberleri..

Şimdi açıklamalar gelecektir.

"Yanlarına bırakmayacağız."
"Gereken yapılacaktır."

Bu mevzu ülkenin alıştığı artık tepki bile vermediği bir gerçek oldu.

Balık hafızalarınızı zorlamayın,yormayın.19 Haziran Dağlıca'ya gidelim:8 şehit sonrası...

Başbakan:Terörle mücadeleye sonuna kadar sürdüreceğiz.

Biraz geriye gidelim.

19.11.2011 Çukurca'da PKK tarafında yapılan hain saldırıda 24 asker şehit oldu...

Cumhurbaşkanı;İntikamımız büyük olacak.

10 yıldır hükümette olan ve ülkeyi diktatörlükle yönetme aşamasına gelenlerin görev süresinde tam 818 can verdik.

Binlerce ocağa ve ana yüreğine ateş düştü.Toplamında Şehit sayısı 23 bin 234, malul gazi sayısı da 10 bin 983’e ulaştı.

Yandaş medya şimdi kamu vicdanını rahatlatmaya çalışacaktır.

10 bin asker operasyonda!
Dağ taş bırakmıyoruz!
Uçaklarımız bomba yağdırıyor!

Evet biliyoruz, Uludere'den yağdırdıklarınızı...

Cenazeler törenler eşliğinde son yolculuklarına uğurlanırken haklarını helal etme telaşına düşecek olan görev icabı! orada saflarda sıklaşacak devlet erkanı açıklama yapacak.

"Milletimizin başı sağolsun!"
"Hakkımız helaaalll olsun"

Asıl soruyu şehitlerimize sormalı.

Peki ya siz bizlere hakkınızı helal ediyor musunuz?

4 Ağustos 2012 Cumartesi

"Olimpiyatlar yan gelip yatma yeri değildir!"


Türk Milleti olarak fazla hayalciyiz.Fazlasıyla da koyunuz.
Sporun S harfinden bir şey anlamayan kahvehanelerin, genelevlerin dolup taştığı yol bakım çalışmalarından geçirdiğimiz cinnetin her gün arttığı, isyanbul'da yaşama savaşlarının hüküm sürdüğü, kürtajı, sibel üresini, bülent arınçı, her gün istikrarını koruyan şehit haberleri,

Allahın magandası rolüyle osurmasına gülecek kadar espri anlayışımızın düştüğü recep ivediği starlaştırmamızın hazin hikayesi, çöken yollar bozulan yada 300 kişiyi üst üste bir seferde götüren milyon dolarlık metrobüs rezaletleri ve tokisi..

ve gemicikleri, cemaati,ergenekonu,bütün orduyu içeri atmalarını gururunu taşımaları,düşen uçaklar,sağduyulu suriye politikaları!,porno kasetlerle asimile edilen muhalefet partileri, thysi
össsi lyssi, gençlerin alkol sorununa takacakları kadar yer almayan aponun imralıdan çıkarılıp orduevinde ve açıktaki teknelerde misafir edilmesi!

feysbukda edebiyat sayfalarını bok götürmesi,ortalığı karıştırmak isteyen trollerin cirit attığı tivit savaşları.. vs vs vs....

liste uzadıkça insanın canı sıkıyor...

İşte,yan gelip yatma yeri vatan toprağımızın oldukça bereketli olduğunu bir kez daha olimpiyatlar gösteriyor bu günlerde...

Namus meselesi yaptığımız doğduğumuzdan beri kulağımıza ismimizin üflenmesiyle eş zamanlı süren Olimpiyatları Türkiye'de İstanbul'da gerçekleştirme hayaliyle kandırılmaya da bıkmadık..

Allah'ın dağına yapılan 150 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı komedisini futbol taraftarları çok iyi bilirler.

Yol yok,metro yok,rüzgardan uçuyorsun soğuktan bir yerlerin donuyor.Güneydoğu'daki köylere benzeyen inek otlatılan lağımlı deresinin aktığı evlerin bulunduğu yerlerden dağ tepe toprak aşarak stada varmaya çabalıyorsun.Rezillik diz boyu.Sabaha karşı eve varmaya çalışmak işkence!

Olimpiyatlar başlayınca futbol fanatizminden bir nebze olsun sıyrılmayı umarak ekran başına oturmamızla kalkmamız bir oldu.

Oysa şike yapanın yanına kar kaldığı saha içinde bir şey olmadığını olimpiyat sahası içinde de gördük.Evet sevgili izleyiciler ay yıldızlı armayı taşıyanlar saha içinde yoktu ya da vardı biz göremedik!

İzlemeyenler için not,haber sitelerinin son 10 günde paylaştıkları az çok şöyleydi...

-Milli atıcılar İsmail Keleş ve Yusuf Dikeç, Londra Olimpiyatları'nda 10 metre havalı tabanca elemelerini geçemedi.

-Avr. Şamp.Gülcan Mıngır da elendi.Regl olduğunu ima eden açıklamalarıyla şaşırtmadı Süreyya Ayhan'ın dejavusunu yaşadığımızı hatırladık!


-3000 metrede Binnaz Uslu ve Özlem Kaya elendi

-Erkekler gülle atmada Hüseyin Atıcı, atışlarıyla 20. sırada yer alarak elendi.

-Survivor ve Yok Böyle Dans yarışmalarının yıldızı Derya Büyükuncu 6. kez katıldığı olimpiyatlarda 200 metre sırtüstü yarışında 35 sporcu arasında 33. sırada yer alarak elendi.


-Bayanlar 400 metre ilk tur seçmelerinde elenen Milli atletimiz Pınar Saka elendi ve federasyon başkanımız beni tehdit etti dedi.

-Londra Olimpiyatları'nda erkekler çekiç atmada mücadele eden Eşref Apak, yine kendinden beklenen performansını gösterdi ve genel klasmanda 17 . oldu ve elendi .

-2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda, atletizm kadınlar 100 metrede mücadele eden Nimet Karakuş, elemeleri geçemedi .

-Londra Olimpiyatları'nda 85 kiloda podyuma çıkan milli halterci Nezir Sağır, B Grubu müsabakalarında 9'unculukta kaldı ve elendi.

-Milli judocu Gülşah Kocatürk, Londra Olimpiyatları'nda bayanlar 78 kilo son 32 müsabakasında Ukraynalı rakibi Iryna Kindzerska'ya yenilerek oyunlara veda etti .

-Londra Olimpiyatları'nda yelken dalında, Türkiye'yi finn sınıfında temsil eden Alican Kaynar, dokuzuncu ve onuncu yarışlardan sonra genel klasmanda 18 . sırada yer alarak, yarışmadan elendi .

-Londra Olimpiyat Oyunları'nda, erkekler 1500 metre serbest seçmelerinde mücadele eden milli yüzücü Ediz Yıldırımer, genel klasmanda 26 . olarak elendi

-2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda, yüzmede 50 metre serbest seçmelerinde serisinde 7 . olan Burcu Dolunay elendi .

-Milli boksör Fatih Keleş, Litvanyalı Evaldas Petrauskas'a 16-12 yenilerek Londra Olimpiyat Oyunları'ndan elendi.

-2012 Londra Olimpiyatları'nda okçuluk kadınlar bireysel klasik yay disiplininde Türkiye'yi temsil eden Begül Löklüoğlu, Tayvan'dan Le Chien-Ying'e yenilerek olimpiyatlara veda etti.

-2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda mücadele eden milli atıcı Nihan Kantarcı, kadınlar trap seçmelerinde 13. olarak elendi.

Türkiye Masa Tenisi Federasyonu Başkanı Oktay Çimen, Londra Olimpiyatları'nda birinci turda elenen Melek Hu ve üçüncü turda oyunlara veda eden Bora Vang'a sahip çıkarak, ''Türk'ün gururu oldular'' dedi. (İki sporcu da uzakdoğu'da devşirmeler)

Milli gururlarımız için çok şey söylemek istemiyorum.Elbet katılmak başarıdır.Ama yerinde saymak değil.

Olimpiyat köyü'nü tatil köyüne benzeten sporcularınız sizin eseriniz sevgili spor bakanlığı...

Öyle baklavalar yedirerek eski spiker olduğunuz için diksiyonlu konuşmalarınızla her röportajda başbakanın arkasında o konuştuğunda kafanızı emme basma tulumba gibi sallamakla da olmuyor.

Başbakan imza atan tek başbakanmış bu arada övünç kaynağımız onun lobi yapması ve kefil olması.

Gariban bir vatandaşımıza demiştiniz ya bende zatınıza şu cevabı vermek istiyorum...


Biliyorsunuz değil mi?
"Olimpiyatlar yan gelip yatma yeri değildir!"

3 Ağustos 2012 Cuma

Haşlanmış Harikalar Diyarı Yazı Dizisi-4 "Mutant da olsa insan insandır..."


Gündüz işte güçte akşam evde, sabah akşam yolda telefonumda, sosyal medya her an yanımda.Bütün gün feysbuku izliyor twitterda yardırıyorum.Off fena girmiş! hayatımıza bu twitter feysbuk.

Feysbuk açıkken bakınıyorum bakınıyorum ve kendimi Titanic batarken hala çalmaya çalışan orkestra şefi gibi hissediyorum dostlar.Bilmem bu duygu bana niye gelir neden gitmez.

Dünkü yazımızda verdiğimiz örnekler güzel tepkiler aldı.Demekki doğru yoldayız.Yada yanlış olsun fark etmez.Eleştiri kirlilik değildir.Hem kirlenmek güzeldir.Ama fazlası lağım gibidir.Ne diyorum ben ya.

Hah,şey diyorum hep övgü can sıkar.Zaten övmeyenleri banlayan eleştiri yoksunu sayfalarımız çoğunlukta.Zümremiz adam kabul etmiyor dışarıdan..torpilin yoksa dayın filan yandın.hayatta yazar olamazsın!

Bu akşam edebiyat şaheseri isimlerin ve sayfaların sloganlarına "hakkında" yazanlarına taktım..Durun bir kaç örnek vardı hali hazırda...

Gell edebiyata gelll!

İşte edebiyat!

gerçek edebiyat!

Edebiyat budur abi!

Biz edebiyat yapıyoruz simit satmıyoruz!

İlk okuduğumuz kitap küçük prensti.Ondan sonra okumayı bıraktık yazacak çok şeyimiz var!Çünkü gerçek edebiyatseveriz!

bu bir edebiyat sayfasıdır! Baştan anlaşalım yoksa engelleriz!

Eleştirin bizi yok vazgeçtik yapmayın.Bizi eleştirmeyen hayat zaten yeterince eleştiriyor!

Altta kalmayız biz edebiyatçıyız!

Sen like tuşunu kullanan bir zavallısın tamam mı kabul mu? Yazıyı koyunca like'ye basacan o kadar,sizin göreviniz bu!

sayfa büyütmüyoruz bebek büyütüyoruz!

ünlü ünsüz harflere dikkat edin! yoksa ışınlarız karanlığa sizi!

Bu sayfada cemal süreya,edip cansever,turgur uyar,nazım hikmet paylaşmak kesinlikle yasaktır! edebiyatı biz yaparız gerek yok onlara!

recm cezası veririz toplu taşlarız hem cemaatimiz kalabalık,koyun sürüsü gibiler atıl kurt dedik mi atılırlar ayağınızı denk alın!

Lütfen üst üste 2 den fazla paylaşım yapmayınız.Üç olur dört olur ama ne olur iki olmasın!

Biscolata reklamında Türk facebook edebiyatı zümresi de vardı. Görmediniz mi,? o gördüğünüz ağaçlar, masalar hep bizimkilerdi.

Neyse sloganlar şimdilik böyleydi gözüme çarptıkça kayıt altına alıyorum!

Kızlarımızın kıvanç tatlıtuğ, kenan imirzalıoğlu,çağatay ulusoy hastalığı tatile girdi murat bozun göğüsleri sarkmış saçları dökülmüş tatil resimleri gündeme düşünce.

Onlara gel feysbukta yazılanlara duvarımıza işeyenlere bir bak ondan sonra gül Murat Boz'a demek geliyor içimden.Yazık.Farkındayım bende Gerçekten Murat Bozmuş.

Hani aşk karın doyurmuyordu dostlar?! Doymayı geçin Elif Şafak zengin oldu lan! Ondan mı bu yazar olma telaşları sayfa sahiplerinin...

Bu sözüm ona ünlü feysbuk zümresi ve arkalarındaki yalakalık yapmaya gaza gelmeye hazır ve nazır birliklerini aslında efes one love festivali için ayağa kalkan gençlere benzetiyorum...

Buradan feysbukun edebi dünyasının atayistlerine de sesleniyorum. Camilerde klima ile püfür püfür serinliyoruz. Bence müslüman olmak için iyi bir fırsat bu ramazan...Bırakın kalemi kağıdı prime time 22.00 biliyoruz sosyal medyada ama.

Valla son bir haftadır Kanal D'de Aşk-ı Memnu 1. Sezon 3. tekrar çok daha heyecanlı yazlık facebook aforizmalarınızdan.Hem sonunu bilsekte pc başından daha çok merak uyandırıyor!

Aklıma bir fikir geldi sevgili dostlar.Öneri sadece.Konu dizilerden açılmışken ve diziler hayatımıza bu denli yapışmışken tam yeri.Onlar sezon finaline çıkıyorlar ,
siz de çıksanız hani..?

Hmm nasıl?

Her zaman yazmak zorunda değilsiniz hatta uzun bir seyahat olsun ki biraz duvarımız hafiflesin..Hem siz de kafanızı toplarsınız.

Yeni sezon bölümlerinizi belki merak ederiz.Ne dersiniz?

Hem yaradılanı sevdik hep yaradandan ötürü sonuçta ;
Mutant da olsa insan insandır...

2 Ağustos 2012 Perşembe

Haşlanmış Harikalar Diyarı -3 "Ben jübile yaptım sakatları sen vur abi..."


İnanılması güç bir rekora imza atan Derya Büyükuncu gibi olmayı nasip eyle rabbim bizlere.Bu feysbuk adamı delirtir çünkü.

Tanrılar ölümsüzdür bayım ve siz tanrı olmadığınıza göre feysbuk'da ölümlü muamelesi görmekten kurtulamayacaksınız.

Gezindim,gördüm bir şeyler yine.Aklıma mukayyet ol Tanrım.Ana haber bülteninde önce başlıklar:

"Sevdiğiniz adamdan bir adım beklemeniz çok saçma, bi' kere odunlar yürüyemez." sözü ile tanrılaştırdığınız bayanın profilinden geliyorum.İftar sonrası oturmaya gittik de.Valla sözün bittiği yerde olan 201 kişi gördüm.

Emre Memişoğlu:Her insanın ikinci bir şansı vardır.
Ama bu, ''götünü bir kez daha kaldıracağım'' anlamına gelmez..

Nurullah Aslan:Al şu anteni götüne sok.Belki beni çekersin...

Ebrar Yasemin Kurt:Benim piç olmuş hayallerim var.Çünkü kurduğum adam şerefsizin tekiydi.

Emre Balcı:Düşünsene bir yaprağı daha olsaydı papatyanın,
Hiçbir engel yoktu,beni sevmene...(Yahu bu yazıyı bir yerlerden hatırlıyorum)

Yuja Dab :Kalbine girmekten korkuyorum.Çünkü,Mısır piramitleri gibi götlük yapıyorsun,içinden çıkamayacağım diye korkuyorum.

Tekin Kale:Bütün fahişelerin dudaklarını öpsem de;Nefesin kadar tatmin etmez beni, bilirim..Ne kadar kaliteli oruspu olduğunu sen düşün artık..

Kadir Aydın:Aldatan sevgilinin arkasından da kötü konuşmayalım, küfür de etmeyelim. Hatta övelim onu. Oldu amına koyayım.

Durmuş keşoğlu:bin arı 1000 cicekten bal verse senin kadar tatlı olamaz

Özge Çelik:Arada bir çok sıcak oluyor buralar, kim bilir yine neye gülüyorsun..

Feryadi Alandağ:Ben kimsenin kaprisini çekemem donu falan
gözükür olmaz yani

Bilge Kitiş:Tek istediğim 'gel buraya salak' diye gülümseyerek sımsıkı sarılması..

Smyra Ylmaz:İçinde orospuluk olanın, Sadece pozisyonunu değiştirebilirsin..

Cem Donuk:Yeter şu üç kuruşluk önyargılarınızdan çektiğimiz. Çok mu bi boka yarıyo o amına koyduğum kibiriniz !

Gökhan Aksu:Sana gitme demiyorum. Ama gidersen, yol haritanı sikerim!...

Neyse uzar gider...

Radara yakalananlar şimdilik bu kadardı sayın seyirciler.Feys alıyoruz ruhumuz okşanıyor bu özlü sözlerle.Lütfen devam edin ilgiyle takip ediyoruz...

Bu arada;Zuckerberg, Türkiye Feysbuk şubenizi lütfen bir süreliğine kapatır mısın diye iki dilde mail attım.Yani İngilizcem de var.Fransızcamda.

Almancam video kaset düzeyinde kaldı maalesef...

Cevap bekliyorum ciddi ciddi.

Peki;Zuckerberg'de bizi görecek mi?

Azz sonra...

Bu kulunun son isteğine saygı gösterir de edebiyat adı altında yapılan maymunlukları ve bunu beğenen o parmakları bir yerlere monte edecek inşallah.amen.




Tek derdim;Sakatları vursunlar at yarışlarındaki gibi.Ama ben jübilemi yapmıştım Muchos, muafım.Askerliğimi de patates soyarak geçirdim.Örümcekleşen beynimin algıları o yüzden böyle çalışıyor.

Selametle.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Haşlanmış Harikalar Diyarı-2 "manyakları çekme kılavuzu"

Evet evet doğru bildiniz...
bütün sayfaları bütün kızları bütün cool pozları vermiş üstüne cila niyetine alıntı mı çalıntı mı belli olmayan iki anlamsız sözle fotoğrafını perçinleyen erkekleri yahu anlayın hepinizi takip ediyorum ama abi boğuyorsunuz bazen ya itiraf ediyim.

tribal enfeksiyona girmişsiniz hepiniz salya sümük ağlak aforizmaların içinden çıkamıyorsunuz.Facebook bu yüzden kurulmadı.Yani Zuckerberg türkçe bilseydi şöyle ne tür sayfalar var diye bir kolaçan etseydi bizleri;Zucker'di valla ebemizi ...

Yaz geldi geçiyor lan üstelik.Kimse hala burnundan kıl aldırmıyor.Orasına burasına kıl kaplayıp osurunca komik olduğunu sanan bi adam vardı ivedik mi ne adam paranın amına koyuyo şimdi.aynen onun gibi bu muhittekiler..

O güzelim fotoları sözlerinizle helak etmeyin yepp.Dram yapmayın..taam mııı?

Fotoğrafla alakalı olmayan sözlerinizi çöp poşetine bağlayıp direkt kamyona verin...

İddia ediyorum Yemekteyiz Hasan felsefesini bir çoğunuz yakalayamıyorsunuz.

Hele biri geçenlerde gördüm her yazdığımı yaşadım sanmayın deyip sildi aforizciğini.

kız ne triplerde görseniz e haklı götünü siz kaldırıyorsunuz.adını vermeyeceğim ama erkek versiyonu ben olsam berke götümoğlu koyardım adımı.anlayın artık.bir de 200 kişi beyenmiş.bi resmini koyuyo afrodit berrak tüzünataç ya da gülben ergen kafasına hemen varıyor..

Abazanbo diye tabir ettiğim gençlerimiz zaten sulanmaya paylaşımın ikinci saniyesinde başlıyorlar.

ya bir star havaları off sorma kızda da.bir de zavallı takipçilerinden birinin hesabında yorum yaptı diye tapanlar var ona.

adak adıyorum çaput bağlıcam ne olur bu feys ünlülerinden biri bana yorum yapsın.

bi de adam üç tane söz buluyo belki kafası dumanlı hemen sayfa açıyo.puhaha sesli gülüyorum lan truman show gibi burası.Doktor bura nire.

Yaz burnumun dibine kadar geldi zaten.

istanbul’da olmak beni biraz geriyo ama bi yandan da içimdeki mazoşist uyumuyor ve deliler gibi milletin tatil fotoğraflarına bakıyorum gelmeyin lan üstüme.

Bi de her konuda olduğu gibi burada da aşırı duyarlılıktan ölücek insanlar var tabi.onları anlamıyorum onlar okur kısmı herşeyi okurlar güzin ablalarımızdır onlar.yargı ve değerlendirme mercii.

oğlum bakın gidin ben hıyarlık olsun diye yazı yazıyorum. önemli sevdiğim insanların yazarların sözlerini koyuyorum maksat muhabbet olsun diye.

insan dedim havaya girmesin kimse.

hem daha like tuşu için henüz dinimi deyiştirmiyorum.

Bi de herkes de içinden öghhh diyip dışından hümanist martavallar okuyo ya burda, beni böle iki yüzlü havalar mahvediyor.

İtalya'ya berlusconi, libyaya kaddafi, kuzey ırak barzani her neyse bu tipoşları onlara benzetiyorum şimdi kılıcam ikindiyi.İftarda buluşalım mı diye sorduğum arkadaşımın saat kaçta demesi gibisiniz.

şahsımın kafasına inmiş olan "manyakları çekme klavuzu"ndan bi ayet gibi burası.

ne olur yazın siz aslında gelecek sosyal medyada.ama siz yazın ki iyiler daha kolay bir yerlere gelsin.çürük armutlar.

bu yüzden kendim de tuhaf bi çelişkideyim. Doğrusu ne çözemedim.Durum çözücem.az kaldı.

olduramıyorum anasını ya.

şifrelerini verin şu hayatın sırrını artık sosyal hesaplarınızdan.tümümüz kurtulsun.

bu ülke çok sancı gördü herkes blogger herkes faceci herkes twitterda imza günü düzenliyor.atam sen kalkta ben yatam..

hey allam.

Hem sıkıcı düğün yoktur, masa altından az meyve suyu-votka vardır.Sözleriniz sayfalarınız o bayat pasta ve ekşi limonata gibi.anlayın artık.

Birini orgazm edemiyorken 4 kadın isteyen erkeklerin altyapısız özgüvenlerine hayranı olmuşumdur.

ben herkesle yatayım ama karım bakire olsun mantığı ''başka bir erkekle karşılaştırılamayayım, başarısızlığım anlaşılmasın'' zihniyetidir ve onları burada da fazlasıyla görüyorum.Yakalandınız radara nihahahaha!

Kızımız ya da ablamız bir kaç açık saçık poz koyuyor sağlam abiler sinek gibi gezinmeye başlıyor etraflarında...

Çekin ellerinizi feysimizden bakın hazır yazın son bir ayı küreğinizin götürdüğü yere gidin...

Deniz Baykal'ı konuşmadığımız, düşünmediğimiz, zikretmediğimiz, okumadığımız anlarda bir sürü bukowski bir sürü henri çiyanski virginia volfsburg silviya pilat çıktı ortaya.kimi kahraman bayatoğlu neslinden geliyor.soyumuz kurusun inşalla.

Ramazan geldi.vazgeçilmez içeceğimiz colada da alkol çıktı.Bu feyz sayfalarından kafamı kaldırdığımda ilk aklıma gelen;Bakalım park ve bahçeler gibi umuma açık alanlarda cola içilmesini ilk hangi duyarlı valimiz yasaklayacak? (Favorim Afyon Valisi)

ama zevkli be.ajda pekkan kadar geriliyorum rahatlamak için yiğidolar şey ettirsin burdan biz de hayat dersi alalım.

yok aga ben cnbc e izlicem mallaşmak istiyorum pc açık önümde arada ferrasini satan bilge edanızı görmek için.

Eh şimdi telefon açayım da söyleyeyim;
Bugün de ölmedim anne! Feysbuk sayfalarındaki fenomenlerimizin aforizmalarından,sigara ve içki şişesi yada bir kitap ile çekilen resimleri paylaşmalarından,köprü bakım çalışmalarıydı, İstanbul trafiğiydi, Serdar Ortaç'ın yeni albümüydü derken bir gün daha bitti.

Karşısındaki kişinin eksikliğinden güç alarak kendini mutlu hisseden insanlar haline geldik valla..

Ah dün biraz içimi döktüm anlamayanlar olmuştur üzerine alınmayanlar napalım....

herkes insan seviyor biz yiyoruz.

Haşlanmış Harikalar Diyarı-1 "Feys"

Üç, üçbuçuk sene oldu sanırım.
Facebook ingilizcesinden sıyrılan yetenekli genç arkadaşlarımızın burada reklamlarını yapabileceklerini anlamalarından bu güne geçen süre...

Sonra Facebook nato kafa nato mermer canlılar için dil seçenekleri sundu.Işığı görenin geldiği bu sosyal ağda herkes payını almaya başladı ta o zamanlar.İlk heyecanlar ilk tut elimden beraber yürüyelim çabaları o günlere denk gelir.

Benim anımsadığım Düşsel Avuntular ve Hayata Anlam Veremeyenler diye sayfalar vardı.Buradaki arkadaşlar bir amaç için açtıklarını hemen belli ettiler tabi.Edebiyat için umutlanmıştık.

Dilek Akın, Özgür Gümüşsoy, Ozan Uğraş, Jan Ender Can, Ulaş Metin...

Aforizmaları burnumuzun dibine, gözümüzün içine sokarak halka cahil ,okumayanı sevmeyen koyun sürüsü muamelesi yapanlar ise edebiyat yapıyoruz diye yutturulan yazı denen mucize buluşu bir şekilde anlatmaya çalıştılar.

Sonra benzeri ve kendi tarzını sergileyen sayfalar türedi.Mitoz ve mayoz bölünmeler yaşandı.Takip edenler artık kendi yolunda yürümek istedi.

Ne zordu değil mi eskiden gazete ve dergilerin bir köşesine şiirlerin çıkması.Bir yerlerini yırtardı insanlar orada çıksınlar diye.Zordu.Her köşebaşı tutulmuştu.Tv'ler uzak ihtimaldi.İnsanlar birbirlerinden bir haberdi.

Blog,youtube,facebook,twitter denseydi,herhalde herkes gülerdi.Tek kanalın yıllarca dayatıldığı ailelerin çocuklarına.

Herkes 15 dakikalığına meşhur olacak dendiğinde atılan kahkahalar gibi.

Sonra türevler çoğaldı.Tabi insanların birbirleriyle ilkokul arkadaşlarını eklemekten öte şeylerin içine girmesi gecikmedi.eskiden itiraf.com siberalem vardı.Sosyal ağ adı altında arkadaşlık sitesi haline geldi bu mecralar.

Deli gibi kıskandık.Deli gibi merak etmeye başladık.Ayşe yaz tatilinde hangi renk bikini giymiş.Murat hangi barda eğlenmiş.Selma kimle çıkmaya başlamış.Ali'nin neden ilişkisi bitmiş.

Çalışıyorduk,öğrenciydik,anneydik,babaydık.Ama merak içindeydik.Herkesin içinde öyle cevherler varmış ki anlayamamışız.Kapı komşumuzun iki kitabı çıktığını duyduk.Meğer yıllarca neler biriktirmiş o ruhunun derinliklerinde.

Daha da fenomenler hayatımıza armağan edilmeye başlandı.Ayrıldığı erkek arkadaşının iç çamaşırlarını döken Pucca denen hatun tavan yaptı.

O arada da araştırmalara göre twitter'ı A,B+,B sınıfının kullandığı; facebook'u C,D sınıfından insanların kullandığı ortaya çıktı.Herşey burada belli olmaya başlamıştı.

Büyükannemin bile facebook hesabı olduğuna göre buranın iti kopuğu düzenbazı yalakası pornocusu sapığı olması normaldi.Ki öyle oldu.Takip ettiğimiz sayfalar insanlar arasında başlayan düzüşmeler sonuç vermeye başladı ve kirli çamaşırlar cicim aylarından sonra ortaya dökülmeye başlandı.

Sayfalarının gücünü kullanarak yardım toplayanlar kız düşürenler kendini yazar olarak tanıtıp karşı cinsin aklını çelenler için nimetti buralar.Artık sosyal ağlar üzerinden tanışır ve sevişir olmuştuk.Daha da abartanlar oldu.

Artık Yeşilçam filmleri gibi değildi hayatımız hayallerimiz.Beğendiğimiz insan çok fazla 'like' alıyorsa ona tapmaya hazreti fasa fiso olarak görmeye başladık.Tabiri caiz mi bilemiyorum ama vermek için like önemliydi.

Sonra duayenler devrine geçildi.

Yazılar aforizmalar sözler şiirler hakkında kaşarlaşanlar işin tadını alanlar yeni yetmelere caka satmaya başladılar.

Nazım'a,Edip'e,Cemal'e ve nicelerine ne hacet.

Akşam eve gelince oturduğumuz pc başında yada günün herhangi bir saati telefondan internete girdiğimizde her gün karşılaştığımız idoller! ahkam kesiyorlardı.Rezil ediyor,yerin dibine sokuyorlardı.Çaylaklar şanssızdı.Boyun eğiyorlar,el ayak öpüyorlardı.

Ama bir şekilde bağımsızlıklarını ilan etmeye kararlıydılar.Aforoz edilmeler başlandı.

Herkes kitap çıkarma yayımlatma derdine düştü.O basamağı atlayan yırtarım sandı.Herşey ego telaşıydı.İsimler harfler ve takma nicklerle tanınmaya başladılar.Normal isimler bilinmiyordu.


Facebook hayatımıza gireli epey oldu.Edebiyat adı altında açılmış facebook sayfaları da 3/4 senedir gözümüzün önünde.

İyi kullanıldı işe yaramadı ya da bir boka benzemedi.İsimler mevcut,kimin nerde olduğu ne yaptığı da.

Hayvan terli,herkes herkesi tanıdı ve sıkıldı.Aforizmalar kar etmiyor.Sezen Aksu,Tarkan,Emre Aydın
acaba yeni albümünde neler söylemiş gibi görmüyor sizi kimse merak etmeyin...

Sadece prim yapma ismini duyurma peşinde herkes.Çoğu yalakalıkla bu işlerin yürüdüğünü iki satır yazıp sayfa açma ve tanınmanın gereği olarak görüyor.

O kadar geyik saçma esprili basit sayfalar ve adresler var ki sizin o burnunuzdan kıl aldırmadığınız aforizmalardan daha eğlenceli bulunuyor.

Herkes şizofrenik, herkes Tanrıya gider yapıyor...
Herkes ölümler görmüş herkes terk edilmiş herkes yalnız.

Aslında yatağa bu gece kiminle girerim telaşı.

Yaşasın Twitter.Yaşasın Facebook.Yaşasın Zuckerberg.


Biz abaza abaza takılıyorduk öylesine.İyi ki fantezilerinizi gerçekleştirmek için bir şeyler yapmışsınız.

Yoksa bizim fantezilerimiz, dört duvarlar arasında ve sadece duşta kalacaktı!