28 Şubat 2013 Perşembe

Ruhsal Sorunları Değil Fuhuşsal Sorunları Olan Ülke, Türkiye!

Biz, sosyal medya sayfalarımızda; bir iki kültür sanat haberi, yazarlardan ve kitaplardan alıntı sözler vermekten ibaret bir oluşum olmadık, başından beri. Toplumsal meselelere duyarsız kalmadık, kalmayacağız da; Konumuza gelelim hemen;
1-Söze, Gebze'de farklı zaman dilimlerinde iki ayrı genç kızın, iki farklı minibüs şöförü tarafından, son yolcu olarak kaldıklarında zorla alıkoyulup sözlü tacizle canlarını ve namuslarını zor kurtardıklarını duyurarak başlayalım. Gebze Şöförler ve Minibüsçüler Derneği ne yapıyor, uyuyor mu? Yoksa göz mü yumuyor bu ahlaksız, abaza mahluklara. Vicdan sahibiyseler, kendi kızları, eşleri de var ve acilen bu konuya çözüm bulsunlar, Bunu da bilen, bilmeyene anlatsın!

2-  Kocaeli'nin İzmit ilçesinde tuttuğu ofiste gazetelere 'Eleman aranıyor' ilanı verdiği ve iş başvurusuna gelen bir kadına tacizde bulunduğu iddia edilen insanların, daha önceki benzer ahlak bozukluğunu yapanlardan ne farkı var soruyoruz!
Heykele, kitaba, erotik sitelere, alkole, televizyon kanallarına sansür ve yasaklar koyan zihniyet uyuyor mu! Muhafazakar hükumetin, bakış açısını sansüre baskıya yasaklara bu denli çevirdiği zamanda, vereceğimiz örneklerin onların döneminde olması adeta trajikomedi. Peki ya dün haberi çıkan telefonların yanı sıra facebook, twitter, hotmail hesaplarını dahi inceleyen izleyen MİT! Bun yazıda bahsedilenlere nasıl göz yumuyorlar, yumacaklar!

Biliyoruz ve daha iyi anlıyoruz ki; Bu ülke insanının en büyük sorunlarından biri cinsel bastırılmışlık. Evet müslüman ülkede yaşıyoruz. Gelenek, göreneklerimiz; örf ve adetlerimiz var. Her bireyin, üst düzey yönetici olsun, özel sektör olsun, normal bir memur olsun, temizlik işçisi olsun, toplum içinde riayet etmesi icab eden sorumlulukları var.

3-Olaya gelelim; Bizim vergilerimizden alınan paralarla, turizme tomarla paralar aktarılıyor ve reklamlara giden büyük bir bütçe var. Ancak İstanbul'un gözbebeğinde; başta yılbaşları olmak üzere tacizlerin, ardı arkası kesilmiyor. Güney'e iniyoruz. Tatillerini; Tropik Adalar'da, İtalya'da , Mallorca'da ya da dünyanın cennet köşelerinde değil de Türkiye'de geçirmeye gelen turistlere yapılan tecavüzler, tacizler hatta cinayetler. Alın size reklam! Bol bol 3.sayfa haberleri içinde yer alan toplumun emin olduğumuz tek gerçeği: "Ruhsal sorunları değil, fuhuşsal sorunları olduğu."
Bastırılmış toplumlar içinde; Arabistan, Pakistan, Afganistan ve İran'a benzeyen gidişatın sorumlularını kutlamak lazım.

4-Erotik Filmler dönemi, hükumetin gelmesiyle tamamen kapanırken, müstehcen heykeller yıkıldı, kaldırıldı. Tiyatro oyunları kitaplar sansürlendi derken; Turist Ömer filmindeki dekoltenin TV8'de mozaiklenmesi ile ivme kazanan sansür ve baskı geçenlerde “3.10 Yuma Treni” adlı filmde kadın oyuncunun çıplak omzunu 1 dakika boyunca sansürleyen TRT'nin sonrasında oyuncu Ayça Varlıer’i  katıldığı program öncesinde kıyafet konusunda uyarmasıyla doruğa ulaştı.

5-Kavgada lafa gelince en namuslu toplumun delikanlıları; annesi eşi kızkardeşi için edilen bir küfür nedeniyle cinayet bile işlerken, aynı saygıyı, hoşgörüyü başka ailelerin hanımları için göstermiyor ne yazık ki! Patron sekreterine, doktor muayeneye gelen bayan hastasına, amir memuruna, barda erkek kadına, şöför yolcusuna, yolcu yolcuya, herkes sonunda uşağa!!! tacizi mübah sayıyor. Her yönden, o kadar doğruyuz ki; Avrupa'da bekaretin yaşının düşmesini kahvelerde, barlarda eleştirirken, amca, dayı kızlarıyla evlilikler yıl: 2013 hala devam ediyor. Doğu ve Güneydoğu'da başlık parası, töre adı altında çocuk gelinler trajedisi sürüyor...

6- Bu yazı konusu adına araştırma için bayan arkadaşlarımızdan biri, yazıya dair izlenimlerini aktarma adına facebook sayfalarında; mizah, genel kültür, edebiyat, haber ve müzik sayfalarına üye olup yorumlar yaptı. Normal bir profil resmi dışında başka herhangi bir fotoğraf koymamasına rağmen; sözlü tacizlerin, ekleme taleplerinin ardı arkası kesilmedi. "Ne kadar güzel yorum yaptın." "Çok güzelsin, ekler misin?" Telefon numaramı vereyim, arar mısın?" ve "cinsel içerikli mesajlar" gibi adeta "hazır kıta abaza" bekleyen erkilimizin yorumlarına maruz kaldı.

7- Araştırmanın sosyal medya bölümünden sonra; Arkadaşlık sitelerini de araştırdık. Arkadaşlık sitesi adına altında, yüzbinlerce üyesi olan paralı siteler ise fuhuş pazarına dönmüş durumda. Açılan bir bayan profil hesabına, takriben 50/60 mesaj geliyor ve çoğunluğunu cinsel içerikli mesajlar oluşturuyor. Azımsanamayacak şekilde, sapkın mesajlar ise en başta geliyor. Grup istekleri, çiftler, mazoşistlik, gay, transseksüeller ve kendine müşteri arayan hayat kadınları bu sözümüz ona güya arkadaşlık sitelerinin müdavimleri olmuş durumda.

8-Twitter ve Facebook üzerinde onbinlerce kişinin takip ettiği isimlerin ise "kız-kadın düşürmenin en kolay yolu" olarak sosyal medyayı görmesi ayrı bir başka fuhuşsal sorun ve artık ayyuka çıkmış durumda...

9- Geçenlerde Twitter üzerinde bir mankene ağır küfür ve hakaretler yağdıran kişinin hapis ve para cezası almasıyla yeni bir boyut kazanan sosyal medya kullanıcılarının, bundan böyle daha temkinli olup olmayacağını ise zaman gösterecek.

Son olarak, kendisine gelince mangalda kül bırakmayanların, empati yapması gerektiğini ve cinselliğin ancak eğitimle öğretilerek tabu olarak, sapkınlık olarak görülmekten çıkacağını düşünüyoruz. İşlenen cinayetlerin, nedenlerinde birinci sırada; yıl 2013 hala namus varsa...

"Ruhsal Sorunları Değil Fuhuşsal Sorunları Olan Ülke, Türkiye!" olmaya devam edeceğiz bu gidişle. Biz uyardık, gerekli merciler umarız duyarlar...


2 Şubat 2013 Cumartesi

Samatya Cinayetleri - Kabine Değişikliği - Pis Yedili vs. vs. vs.

Ömrümüz geçiyor, ömrümüz bir yalanı izlemekle ve o yalanın içinde çırpınmakla yitip gidiyor.

Bu sayfanın ilk zamanlarını anımsayanlar bilir. Sırrı Sakık'ın oğlu intihar etmişti de yazdığımız yazıya yüzlerce yorum ve Facebook'un yüz binleri bulan sayfalarının desteği gelmişti. Yazıya blog alanımızdan: http://sanabirdususborcluyum.blogspot.com/ ya da üşenmezseniz sayfamızdan epey geriye giderek erişebilirsiniz. Rakamlar mühim değil. temel düşünce ve bakış açısı ile kendin ifade etmek önemliydi aslında. Sorun şu, soru şu: Biz hep bir yönüyle ele almaktan ne zaman vazgeçeceğiz olanları. Madalyonun iki yüzü varken neden tek taraflıyız?

Kendisini, oylarıyla milletvekili yapan halkın içinden köylü gariban bir vatandaşın "Sizi gördüğüme çok sevindim bakanım" cümlesine "Nereden bileyim sevindiğini, takla at da görelim " cevabıyla edebini, küçümserliğini cahilliğini gözler önüne sermiş bir güya İçişleri Bakanı sıfatıyla görev yapan zat, görevden alındı ve yerine İst. valisi olarak bilinen Muammer Güler getirildi. İdris Bey'in son gafını hatırlayalım ve dağılalım...

Bir kayak merkezi açılışı: "Aşağı doğru ne güzel kayıyorsunuz da yukarıya doğru kayamıyor musunuz"

Samatya'da bir kaç ay içinde Ermeni yaşlı kadınların çoğunlukta olduğu cinayetler işlendi. Tüyler ürpertici ve insanı umutsuzluğa sevk eden vahşetin acabası: İnsanlar huzur ve güven ortamında yaşayamayacak mı?

Bu kadar mı döndü gözler? Yaşlı, ölümü bekleyen hayatın bütün acı ve sıkıntılarını yaşamış insanlar katlediliyor?

Kendisini Beyoğlu'nda gelinlikle gördüğüm barış elçisi , naif ve kendi hayalleri peşindeki Pippa Bacca'ya tecavüz edip hunharca katleden cani ile aynı memleketli değil miyiz?

Neler oluyor bize?

Ancak sevmediği yazıya ve karikatüre dava açan, işten attıran, hoşuna gitmeyen heykeli yıktıran, diziye ayar veren muhafazakar diktatörümüzün hükümeti döneminde maalesef manzara böyle seyrediyor. Bir de şike yok deyip, bütün savcı ve yargıyı hiçe sayması bunların yanında tabi oldukça önemsiz. Ki bu yüzden çok kanal patronu artık kendi düşüncesinden geliyor.

Vurun abalıyı kast etmiyorum ama Sadri Alışık'ın Turist Ömer filmine geçtiğimiz haftalarda Tv8 tarafından sansürleme gelmişti. Feri Cansel'in göğüs dekoltesi buzlanmıştı. İnanın hangi çağda yaşadığını insan sorgulamadan edemiyor artık. Bu ilkel, çağdışı zihniyetten amacı merak ediyorum....

Konudan konuya atlıyoruz fakat; Kanallardan bahsetmişken nur topu gibi bir "Doktorlar" dizimiz daha oldu. Onu da es geçmeyelim: "Pis Yedili"

Biliyorsunuz Çocuklar Duymasın ve Doktorlar sabah öğlen öğleden sonra akşam gece ve gece yarısı olarak sürekli tekrar rekoru kırmışlardı. Bu memleketin insanları öyle magazindekiler gibi o bar senin bu sevgili benim yaşamıyor maalesef. Akşam yorgun argın işlerinden eve dönüyorlar. Sofralarına geçiyorlar. Belki bütçe elverdiğince mevsimsel meyveler. Asıl en büyük eğlenceler eskisi gibi televizyon...

Birileri Pis Yedili infazını durdurmalı. Pis Yedili dizisini görmekten artık fenalıklar gelmeye yeni yeni başlamışken. Yasaklar, sansürler yancı politik etkinin yayınları, adamları beyaz camı da sarmışken tek keyfimizin içine bu denli edilmesinin manası ne? Bilmek istiyoruz. Herkesin hali vakti yok bu ülkede. 77 milyona dayana nüfus içinde. Digitürk'ü, Dsmart'ı vs.si yok anlayacağınız.. Artık sırtını yalnızca dizilere dayamış, dizilerle koca toplumu uyutan kanalların bu yalanlarından sıkılmadık mı?

Konu konuyu açar, belki başka sefere dostlar.

Başta dediğimiz gibi.
"Ömrümüz geçiyor, ömrümüz bir yalanı izlemekle ve o yalanın içinde çırpınmakla yitip gidiyor."

"Şimdi Neredeyiz, Biz Kimiz?"

Biraz sıkıcı akşamlar artık.
Söyleyecek sözler yerini çevrim içi buluşmalara, yüz yüze özlemler ise, facebook ya da instagrama atılan fotolara bırakıyor yerlerini. Ahizeyi kaldırıp uzun bir müddet sonra beklenen sesin heyecanıysa skype yada varsa operatörün insafına bırakıyor yerini.

Eskiden kendini unutturmaksa amaç, telefonlara çıkmamak çalıştığınız yerden ayrılmak yada taşınmak yeterdi. Şimdi bütün ulaşım araçları aynı kapıya çıkıyor. Sanal dünyaya sosyal medyaya. Hesaplar, her şey gözünüzün önünde!

Uzaktan uzağa devam ettikçe siz; unutamamaya, sevmeye...

Yeni fotolarındaki mutluluk pozlarını, sizle birlikte iken bilmediğiniz düşüncelerini görmeye, size zamanında arkadaşım olarak geçiştirdiği kimselerin aslında arkadaşlıktan da öte olduğunu anlamanıza sebep oluyorsunuz.

Eskiden bir çay içmek, ilk buluşmanın vazgeçilmeziydi. Çokça heyecanla, biraz telaş biraz endişe birazda ürkerek edilen sohbetlerin tadı unutulmazdı. Acaba nasıl biri diye merak ederken ve sonrasında tekrar buluşacak mıyız cevabının sonsuz karın ağrısını çekerken bunların yerini "eklemek", "takip etmek" aldı. Daha karşısındaki tanımadan bilmeden, twitter veya facebook duvarlarına göre karar bile verebiliyor insan.

Zamane aşklarının, günümüzün ilişkilerinin geldiği tüketildiği nokta sabun gibi kayıp gidiyor ellerimizden. Kimse kimseyi tanımıyor, tanımak için fırsat vermiyor. Çok çabuk vazgeçiyor. Herkes acele üstüne acele ederek, önündeki maçlara bakıyor. Önündeki sıfır km heyecanlara. Birden fazla, birden farklı. Hepsini aynı potada yaşamanın verdiği haz. Muhteşem!

Bir zamanlar; çok uzaklardaki yarinin, mektubunun yolunu gözleyen, o gözü yaşlı sevdalı insanların suçu neydi diye insan sormadan edemiyor.