14 Ekim 2012 Pazar

Bir Hoş Çakal Sığıyormuş Yalnızca Avuçlarımıza


Ellerim yetim kaldı.
Sıcacık minicik avuçlarından mahrum bırakılan ellerim.Oysa vedalar kavuşmak içindi.

Oysa sinemanın rahatsız edici koltuklarında ellerimin arasında terleyen minik parmaklarını sımsıkı tutarken ;Beni hayata sımsıkı bağlayan o günkü yaşadığımız...

Şimdi hatıralara kalanmış bilemedim.

oysa, bir hoş çakal sığıyormuş yalnızca avuçlarımıza...

Sahil kıyısı sert esiyorken kumsala oturmuştuk.Geceydi.Sarılmıştık.Üzerine ceket vermeme gerek yoktu Ben yeterdim.Üşümüyorum ki, bir tanem yanımda sen varsın demiştin.

Artık gece donsundu.Umrum değildi.

Dudaklarından aldığım ilk öpücük için uzun süre beklemiştim.Niyetim yoktu.Amacım o değildi.Ansızın oldu.İyi ki oldu.Şimdi dudaklarının tadını almış olarak acı çekiyorum.

Acı çektiğim doğru.

Pişmanlıklarım var elbet.geceleri yanımda uyumadığın lanet karanlık saatler ve bir daha hiç bir zaman hatırlanmayacak olan göğsüme başını yaslayıp da uyuduğun o ocak sabahları.

Ocak ayı vicdan yarasıymış.Sonraları anladım.

Komodinin üzerinde tokan vardı.Uyanmıştık.Sabah sızıyordu içeriye.İşe yetişmeliydim.Pantolonumu telaşla giyerken yere düştüm.Güldün.Gülüşün cennetti.ve ben hiç bir zaman giremeyeceğim cenneti bir tek o gün orada gördüm.

Evlenecektik tarihi bile belliydi.Çocuğumuzun adı dahi.Çok kavga etmiştik.Aslında senle hiç kavga etmedim sana her zaman mağlup olmayı severdim.Söyleyemedim.İnat ederdim biraz seni sinirlendirmeyi sonra senin zafer kazınmış hissiyle bakışını görmeyi severdim.

Soğuk bir kasım gecesi yanıma gelmiştin çalıştığım yere.Birlikte pizza yemiştik dişinin kenarında bir parça kırıntı vardı dişinden öpmüştüm.Hatta otobüsü kaçırmıştık.Gece gece ortada kalmıştık.Ama bir çaresine bakmıştım hemen.

Kriz anlarını fırsata çevirmeme bayılırdın.

Oto kiralama yazan yere dek yürümüştük.Seni sahilden eve yarım saate uçurmuştum.Teşekkür etmiştim her şey için varlığın için.Bir şey değil bir tanem demiştin.Dün sanki.

Büyükada'ya gitmiştik.Önce kahvaltı yapmak için bir yere oturduk.Yumurtalar az pişmişti.Değiştirin demiştin.Çay soğuk gelmişti.Sen kızmıştın.Ben daha kahvaltıya başlamadan hesabı ödemiştim.İlerideki Şükrü Babaya gitmiştik.

Her şey dört dörtlüktü.

Denize kavuştuğunda anladım ömrümce görebileceğim en güzel deniz kızı sendin.

Esmer tenin öpüyor iken omzundaki saçları henüz yeni güneşleniyordun.Seni izledim.

Art niyetsiz ömrümce gördüğüm en güzel ten sendin.

Sonra uyucam aşkım dedin bitiştirdik şezlongları.Omzuma yaslandın.Uyudun.Güneş çarpıyordu,daha önce seni tanımadığım günler için, beni.

Bana aldığın gömleği, takımı ve kravatı giymemi istediğin gece uzun uzun dans etmiştik.On numara olmuşsun bebeğim demiştin.

Sen bir melektin, haberin yoktu.

Şarap çarpmıştı o akşam sensiz geçen gecelerimden ,beni.

Her gece eve gelir, yüzümü yıkar seni arardım.Saatlerce sesine doyar bir şey yemezdim.

Aç kalıcan aşkım hadi ben kapıyım bir şeyler ye derdin.
beni hep düşündün.

Ben sesini duyduğum yani çoktan doyduğumda.

Sensiz bir kaç akşam çıkmayı denedim.Körelmiştim.Unutmuştum.Lavaboya gitmişsinde geleceksin sanardım.Ooo olmadı abi böyleeee diyen masa arkadaşlarımdan hep erken izin alır ayrılırdım.

Şimdi hatırlıyorum da;
uzun zaman oldu.çok uzun zaman...

Peki ya şimdi?

Nasılsın?
Üstünü örtüyor musun?
Üşüme sonbahar geldi yakında kış.

Hala geceleri antrenin ışığını açık bırakıyor musun?

O küçük tavşanı sarılasın diye almıştım geceleri, hala onla mı yatıyorsun?

Telefonu kırdım hattımı kapadım özür diliyorum o günden sonra.Üzgünüm.

Elim gidecekti,parmak uçlarım dokunacak ve ismini bulacaktı duramayacaktım .

Susacak sesini duyacak kapayacaktım.
daha da uçurumdu.

Bir alo kimsiniz daha kaldıracak kadar güçlü değildim senden sonra
.

Tahmin edecektin susuşumdan hem.Kapayacaktın yüzüme.

Belki katlanamayacaktım.
Katlanamayacaktım.

Hangi gün hangi saat biz ,
senle ben olduysak

İşte o gün durdu zaman.
İşte o gün pencere kenarına gelmemeye başladı kumrular.

İşte saksıdaki çiçeklerin solduğu gündür o tarih.

Biliyor musun;

o günden sonra...

Sahile bile doğru düzgün vurmuyormuş dalgalar.O gittiğimiz;

Şarap içtiğimiz dans edip beraber bir hayata inandığımız o güzel mekanda kapanmış.

Şükrü Baba gelmiyoruz diye bize küsmüş.

Aldığın gömleği, takımı kravatı bir daha hiç giymedim.Beraber yaşadığımıza şahit olan hiç bir yere gidemiyorum.Ayaklarıma beton dökülmüş gibi.

Üstelik işe sürekli geç kalıyorum.
Ne olur ne olmaz diye arardın şimdi hatırladım,aşkım geç kalacaksın hadi kalk...

İstiklal,Kadıköy rıhtım,Moda,Altınoluk,Marmaris,Bostancı, Rumeli kavağı,Piyerloti haritadan çıkarılmış..

Sevdiğim onca şeyin hiç bir değeri yokmuş meğer.

Sen varsın sen varken diye sevmişim ben senden geriye kalanı.

Şimdi bir yerlerdesin..

Avuçların,minicik parmakların kimsesiz.
Üşüdüysen özür dilerim ben yokum.
Ben yokum diye özür dilerim.

Kızma.

Olsam sıkıca.

Sen iyi ol daha da mutlu,
daha çok.

Sorma beni bilirsin.
kanıyorum sadece.

Yara bir kez dikiş almışsa,
kapanmıyormuş bir daha anladım.
Kapansa da izi kalıyormuş meğer hatıraların.

Sonsuza dek
ağrıma giden..

Bir tek bu.

Hani bensiz tatile gittiğin üç beş gün gibi bir şey değil bu
o özlediğim gibi, öylesi gibi değil.

Gidip de dönmemek gibi işte.
Dönüp de bulamamak gibi.

Sonsuza dek.

Yani bu defa beklemek çok uzun.
Takvimlerin intiharı....

Yine de çok öpüyorum.İyi bak kendine.

Biliyorum,
Çok acıttım seni sevmeye çalıştıkça.
Alıştıkça.Seni.


Hoş çakal.

Görüşmek üzere.


Bir ömürü bitirdiğimizde..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder