8 Eylül 2012 Cumartesi

SONSUZA YAKIN


Pamuk İpliği.

Hayat artık fazlasıyla pamuk ipliğine bağlı.Nedenler ve sonuçlar üzerine göz açıp kapayıncaya dek geçen ışık hızı zamanları yaşıyoruz.Arda kalan hikayemizi aslında.

Bir ülkede sabaha uyanmak artık zorlaştıysa durumu bireysel ve toplumsal açıdan sorgulamanın vakti geçmiş olmalı.Vakitler ahir.Bize bahşedilen nefesi ve tanrının yarattığı bu masalı yaşamak bile zorlaşırken.


Anlam.

Hayata anlam katan yalnızlıklar mı.Yoksa bu kısacık ömre sığan bir kaç güzel anı mı.Bu karmakarışık duygu yoğunluğunu bir yerlerde birileri muhakkak yaşıyor.

Uyutulmaya çalışılan toplumda, üç maymunu oynamaya alıştırılan bireyler arasında hangi yeri işgal ettiğimizi bilmek kulakları sağır edici bir sarsıntıdan ibaret.

Geceler.

Çok fazla yalnız kalan ve geceleri dışarıda dolaşmayı tercih edenler bilirler ki, sokaklar git gide anlamını yitiriyorlar.Sokaklar vahşi.Her adım attığında seni çukura sürükleyen etobur bir yaratığa dönüşüyorlar.

Parklar.

Issız, karanlık kuyuları andıran parkların en büyük yalnızlığıdır geceler.Gündüz vakitleri,güneşin veya yağmurun tepede olduğu kulağının çocuk sesleriyle dolu olmasına alışmış parklar.

Geceleri evsiz,sarhoş ve yalnız insanları barındırmaktan yorgun parklar.

Yalnızlık.

Ailen,sevgilin,eşin veya arkadaşların veya ülken.Sevdiklerinin yanında olmaması.Ya da yanında olsa sevebileceğin birilerinin hiç olmayışı.Yaşadıklarının rüyalara pek sığmaması.Ya da rüyalarının yaşadıklarından daha fazla yere sığması.

Yaralar.

Geçmeyen,dinmeyen sızılardan ibaret yaralara sahip olmak bir insanı hayattan soğutmaya şevkini kırmaya yetmiyor mu artık.
Kırılan hayallerin tuttuğun ellerin öptüğün dudakların hatıralara dönüşmesi bir kelime ya da bir cümlenin ucunda.

Ansızın.

Beklediğin terminaller, vapur istasyonları, tren garları ,hava alanları gidenin döneceği yerler değil oysa.
Giden bir kez yola çıktığında bütün istasyonları bütün koltukları bütün bankları yanında götürüyor çünkü.

Hapis.

Hapis hayatı yaşamak özgürlüğünden hürriyetinden mahrum kalmak insanın başına gelebilecek en zor durumlardan biri.Kimsenin düşmeyeceği istemeyeceği odalar, duvarlar soğuk yataklar ve izbe koridorlar var.
Cebinde soğuktan üşüyen ellerinden başka hiç bir şeye sahip olamamak, üşüyen ellerinin üzerinde kalan son izlerin silinmesine dek acı verici.

Fotoğraf.

Hatıralardan arda kalan bir kaç resim dönüşüyor sonsuza yakın yalnızlıklara.Oysa, "o an" mutluluk ve gülümse dolu ne varsa tüketilene dek geçen süreye "ölüm" deniyor.

Unutmak.

Çok kitap okuyarak, çok film izleyerek, radyoda ve cihazının hafızasında ne kadar müzik varsa beyninin aldığı kadar dinleyerek unutmuş gibi her hafta sonu bir yerlere eğlenmeye giderek çok içerek çok uyuyarak çok susarak unutamayacağını biliyor insan.

Aşk.

İlk gördüğün günden hayatın iki kişiyi sonsuza dek ayırdığı güne dek arada yaşanan ve sonrasında yaşanacak o tarifsiz hislerin adı.
Sonrası uykular alaca karanlık.Anılar flu.Yazılan şiirler, söylenen sözler belki de bu yüzden gidenin arkasından.Kalanlar için pek az şey biliyoruz.


Artık.

Her geçen gün anlamlar kendi içinde daha bir anlamsız.
Her geçen gün susmak daha da boğucu.
Her yağan yağmur hüzünlü.
Her yaz daha buruk,deniz kıyıları.
Her el ele tutuşan aşık daha yalnız.


Eskisi gibi değil hiç bir şey.

Çünkü,
Her geçen gün biraz daha sonsuza yakın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder