5 Kasım 2012 Pazartesi

"Lütfen, işaretli yerlerden terk ediniz"


Bazen bir şarkıya takılır kalırsınız.
Başa sararsınız sona geldikçe.
Çünkü giden arkasına bakmadan gitmiştir.

Ve siz, kalan olarak kendinizi teskin etmek zorunda olansınızdır.

Gidişinin ilk günüdür, akşamıdır, öğleden sonrasıdır, sabahıdır, mayısıdır, kasımıdır, eylülüdür, temmuzudur. Günler ve mevsimler artık karışmıştır.

İlk hafta olay mahalline dokundurmazsınız.
Kimseye, kendi ellerinize dahi.

En son telefon konuşması yaptığınız tekli koltuk öylece durur pencereye doğru çevrilmiş halde. Önündeki sehpanın üzerinde karıştırdığınız derginin 66. sayfası. Onla konuştuğunuz son an'a tanıklık eden mecmua,işte orada öylece durur.

Sizi ararken çalan melodiyi telefonunuzdan söküp atamazsınız hiç. Onu en son gördüğünüz ve sarıldığınız o güne ait elbiseler yıkanmaz. Onun kokusu sinmiştir.

Hangi ojeyi sürdüyseniz hırsla öfkeyle yeniden sürersiniz kırılmış onurunuza, tırnaklarınıza. Hangi sakal şekli, tanıklık ettiyse o vedaya o kalır bir süre yüzünüzün derin hüzünlü çizgilerinde.

Bir daha hiç sevemeyeceğinizi düşünürsünüz. Odaya kapanır.Yastığa kapanır. Hiç tanımadığınız birinin omzuna kapanır ağlarsınız.

İçinize çığlıklarınızı bastırarak, hüngür hüngür, feryat figan...

Giden gitmiştir.

Sokağa çıkmazsınız. Çıkamazsınız bir süre.
Anne ve babanızın karşısına. Bir arkadaşınızın yanına. Çıkmaz sokaktır her yer, herkes.

Giden sizi hasta ederek gitmiştir. Sol yanınızda hiç çıkmayacak bir ağrıyı sonsuza dek taşımak zorundasınızdır.

Aklınız gidip gelmeye başlar.
Gidip gelmemeye.

Elleriniz titremeye, nabzınız düşmeye, nefesiniz sıkışmaya, başınız çatlamaya, ayaklarınız tutmamaya.

Dışarıda yaz gelmiştir. Denize havuza güneşlenmeye eğlenmeye gider sizden başka herkes.

Siz, üşürsünüz.

Pencereye vurmaya başlar sert rüzgarlar. Yağmurlar savurur damlalarını. Lapa lapa kar yağıyor gördün mü diye sorarlar. Sıkı giyinmenizi tembihlerler.

Siz kısa kollu bir tişört, ayağınızda terliklerle sokağa fırlarsınız.

Yas denen o mefhum his, bir kelime değildir.
Acının, ağıdın ta kendisidir!

Katiller olay yerine döner derler. Siz, katilinizi bekler durursunuz. Bir gün karşılarız umudu. Canlı tutar bir süre hayata karşı bağlarınızı.

Umut, güzel bir şeydir.
Ancak mezarlıklar gelir bir anda insanın aklına.

Giden gitmiştir.

Ve ölüler, umutlarıyla beraber gömülürler.
Dinen hiç bir sakıncası yoktur üstelik.

Umut, güzel bir şey değildir şimdi.

Kaldığınız yerden parmak uçlarınızdan kuvvet alarak dönmek, bir yerden başlamak isterseniz.

Hayat öyle hızlı akıp gitmiştir ki; tutamazsınız bu defa da, zamanı. Her şey değişmiştir.

Ve bir gün biri çıkar karşınıza. Sizi çok çok önce bırakıp gidenin karşısına çok kısa sürede çıkan biri, sizin karşınıza bir asır sonra çıkar.

Sizin dudağınızda, köşelerini, her adımını, her yönünü, sınırsızlığını bildiğiniz o tarifsiz acının etkisi;

Hoş geldiniz. Ne iyi ettiniz.
Gidecekseniz de şayet bir gün;

"Lütfen, işaretli yerlerden terk ediniz"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder